KUYULAR VE TEMİZLENMESİ:

Kuyular, suları ne kadar çok olursa olsun alanları 25 m2’ye ulaşmadıkça veya devamlı akıp giden bir su yolu üzerinde bulunmadıkça küçük havuz veya durgun su hükmündedir. İçerisine necâset düşerse pis olur. Fakat pis kuyuların suları çıkarıldığında temizlenirler.

İçine kan veya şarap damlaması veya ağzı suya dokunmasa ve sağ olarak çıkarılsa bile domuz, köpek ve koyun gibi büyük cüsseli bir hayvan veya insanın düşüp içinde öldüğü kuyunun suyu tamamen boşaltılır. Küçük bir hayvan kuyuya düşüp şişer ve dağılırsa hüküm yine aynıdır. Akıntısı çok veya büyük olduğundan dolayı, boşaltılması mümkün olmayan kuyulardan iki yüz kova çekilerek bununla yetinilir. Üç yüz kova çekmek ise müstehaptır. Hattâ ihtiyata uygun olarak kuyunun mevcut olan suyu tahmin edilmeli ve o kadar su çıkartılmalıdır. Bâzı zâtlara göre fetvâ da bu yöndedir.

Bir köpek ölmeden ve salyası değmeden çıkarsa, İmam Ebû Yusuf ve İmam Muhammed’e göre; suyun hepsi çıkarılır. İmam-ı Âzam’a göre; su pis olmaz. Çünkü köpeği tarlayı, hayvanları korumak ve avlanmak için kullanmak câizdir.

Tavuk, kedi gibi bir hayvan kuyuya düşüp de, şişip dağılacak kadar bir zaman geçmeden görülüp çıkarılırsa kırk kova su çekmek gerekir. Elli veya altmış kova su çekmek ise müstehaptır. Çünkü Ebû Said el-Hudrî Radiyallâhu anhu’dan, ″Bir tavuğun öldüğü kuyudan kırk kova su çekilir″ diye rivâyet olunmuştur.

Fare veya fare büyüklüğünde hayvanlar için de yirmi kova çekilir. Otuz kova su çekilmesi ise müstehaptır. Bu hususta Peygamberimiz Sallallâhu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:

الْفَأْرَةِ إذَا وَقَعَتْ فِي الْبِئْرِ فَمَاتَتْ فِيهَا يُنْزَحُ مِنْهَا عِشْرُونَ دَلْوًا أَوْ ثَلَاثُونَ.

″Kuyuya fare düşüp ölünce, kuyudan yirmi veya otuz kova su çıkarılır.″[1]

Kovalar orta büyüklükte olmalıdır. Bâzıları, ″Her kuyunun kovası itibar olunur″ demişler. Bâzıları ise, ″Bir sa’ (1040 dirhem: 3333 gr.) su alacak miktarda olmalıdır″ demişlerdir.

Bir kuyuya düşen necâsetin, düştüğü vakit bilinirse, o vakitten itibaren kuyunun suyu pis olmuş olur, fakat leşin düştüğü vakit bilinmezse, leş şişmemiş ve dağılmamışsa bir gün ve bir geceden itibaren pis sayılır; eğer şişmiş ve dağılmışsa üç gün ve üç geceden itibaren pis sayılır. Bu zamanlar içinde alınan abdestler, gusüller sahih olmamış olur, bunlar ile kılınmış namazların iâdesi lâzım gelir. Bu mesele İmam-ı Âzam’a göredir. İmam Ebû Yusuf ile İmam Muhammed’e göre; görüldüğü zamandan itibaren kuyunun suyu pis sayılır.

Pis olmayan kuyular:

İçine deve, koyun, at, eşek, sığır, manda gibi hayvanların dışkısı düşen bir kuyunun suyu pislenmiş olmaz. Ancak bu dışkıların, kuyunun içinde görene çok gelmesi veya çekilen her kovanın dışkılı olarak çıkması halinde suyu pis olur.

Suyu Pislemeyen Şeyler:

Güvercin, serçe gibi eti yenen kuşların dışkısı suyu pislemez. Balık çekirge, kurbağa, sivrisinek, akrep gibi akıcı kanı bulunmayan bir hayvanın suda ölmesiyle su pislenmez. Suya düşüp de diri olarak çıkarılan insan veya eti yenen bir hayvan, vücudunda pislik bulunmamak şartıyla, yine suyu pislemez. Eti yenmeyen katır, eşek, yırtıcı bir kuş veya yabani bir hayvanın da saf suya düşmesiyle su pislenmez. Şâyet düşen hayvanın salyası suya karışırsa, su, salyadaki temizlik, pislik, mekruhluk ve şüphelilik hükümlerini alır.


[1] Mültekâ Tercümesi, Mevkûfât, c. 1, s. 30.