﴿ وَلَقَدْ اَرْسَلْنَا رُسُلًا مِنْ قَبْلِكَ وَجَعَلْنَا لَهُمْ اَزْوَاجًا وَذُرِّيَّةًۜ وَمَا كَانَ لِرَسُولٍ اَنْ يَأْتِيَ بِاٰيَةٍ اِلَّا بِاِذْنِ اللّٰهِۜ لِكُلِّ اَجَلٍ كِتَابٌ ﴿٣٨﴾ يَمْحُوا اللّٰهُ مَا يَشَٓاءُ وَيُثْبِتُۚ وَعِنْدَهُٓ اُمُّ الْكِتَابِ ﴿٣٩﴾

38-39. Yemin olsun ki, senden evvel de Peygamberler gönderdik ve onlar için zevceler ve zürriyetler verdik. Hiçbir Peygamber için kendinden istenilen bir mûcizeyi, Allah’ın izni olmaksızın getirmek mümkün değildir. Her şeyin vâdesi, bir kitapta kayıtlıdır.* Allah’u Teâlâ, dilediği hükmü siler ve dilediğini sâbit bırakır. Ana kitap (Levh-i Mahfuz) O’nun katındadır.

İzah: Müşrikler ve Ehl-i Kitap’tan bâzılarının Resûlullah Sallallâhu aleyhi ve sellem’in Peygamberliğini inkâr etmek için ortaya attıkları iddialar üzerine bu Âyet-i Kerîme nâzil olmuştur.

Müşrikler, ″Allah’ın Resûlü bir melek olmalı; biz, bizim gibi bir insana tâbi olur muyuz? Bu da bizim gibi bir insandır″ diyerek inkâra kalkışmışlardı. Hristiyanlar da, Resûlullah Sallallâhu aleyhi ve sellem’in evlenmesini, çocuklarının olmasını ayıplamışlar ve ″Eğer Peygamber olsaydı, Hz. Yahyâ ve Hz. Îsâ gibi kadınlardan el çekip, bekar yaşaması gerekmez miydi?″ diyerek inkâr etmişlerdi.

Allah’u Teâlâ bu Âyet-i Kerîme’de, hakikatın onların iddia ettiği gibi olmadığını ve Resûlullah Sallallâhu aleyhi ve sellem’den evvel gönderdiği Peygamberlere de zevceler ve zürriyetler verdiğini açıkça beyan etmiştir.

Bu hususta Sa’d b. Hişam Radiyallâhu anhu’dan şu hâdise nakledilmiştir:

أَنَّهُ دَخَلَ عَلَى أُمِّ الْمُؤْمِنِينَ عَائِشَةَ قَالَ قُلْتُ إِنِّي أُرِيدُ أَنْ أَسْأَلَكِ عَنْ التَّبَتُّلِ فَمَا تَرَيْنَ فِيهِ قَالَتْ فَلَا تَفْعَلْ أَمَا سَمِعْتَ اللّٰهَ عَزَّ وَجَلَّ يَقُولُ {وَلَقَدْ أَرْسَلْنَا رُسُلًا مِنْ قَبْلِكَ وَجَعَلْنَا لَهُمْ أَزْوَاجًا وَذُرِّيَّةً} فَلَا تَتَبَتَّلْ (ن حم عن سعد بن هشام(

Sa’d b. Hişam, Hz. Âişe’nin yanına vardı ve ona şöyle dedi: ″Ben sana kadınlarla evlenmeksizin bekâr hayatı yaşamayı soracaktım, bu konuda senin görüşün nedir?″ Hz. Âişe şöyle dedi: ″Sakın ha böyle yapma! Allah’u Teâlâ ne buyuruyor duymadın mı? ″Yemin olsun ki, senden evvel de Peygamberler gönderdik ve onlar için zevceler ve zürriyetler verdik…[1] dolayısıyla nefsin bekâr yaşama arzusuna uyma!″[2]

Evlenmenin önemine dair Resûlullah Sallallâhu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:

مَنْ رَغِبَ عَنْ سُنَّتِى فَلَيْسَ مِنِّى وَاِنَّ مِنْ سُنَّتِى النِّكَاحَ فَمَنْ أَحَبَّنِى فَلْيَسْتَنَّ بِسُنَّتِى (البيهقى عن انس(

″Her kim benim sünnetime rağbet etmezse, benden değildir. Nikah da benim sünnetimdir. Her kim beni seviyorsa sünnetimi yerine getirsin.″[3]

Bâzıları da Peygamberlerin; mûcizeleri kendiliğinden yaptıklarını düşünüyor ve ″O bir Peygamber olsaydı, kendisinden her ne zaman bir mûcize istenirse, onu hemen yapması gerekmez miydi?″ diyerek inkâr etme yoluna gitmişlerdir. Allah’u Teâlâ bunlara bu âyet ile cevap vermiş ve bir Peygamberin mûcize göstermesinin kendisinin iznine bağlı olduğunu beyan etmiştir.

Bu âyetlerde geçen kitap, Levh-i Mahfuz’dur. Bu hususta Resûlullah Sallallâhu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:

إِنَّ اللّٰهَ خَلَقَ لَوْحًا مَحْفُوظًا مِنْ دُرَّةٍ بَيْضَاءَ صَفَحَاتُهَا مِنْ يَاقُوتَةٍ حَمْرَاءَ قَلَمُهُ نُورٌ لِلّٰهِ فِيهِ فِي كُلِّ يَوْمٍ سِتُّونَ وَثَلاثُمائَةِ لَحْظَةٍ يَخْلُقُ وَيَرْزُقُ وَيُمِيتُ وَيُحْيِي وَيُعِزُّ وَيُذِلُّ وَيَفْعَلُ مَا يَشَاءُ. (طب عن ابن عباس(

″Allah’u Teâlâ beyaz inciden bir Levh-i Mahfuz yarattı ki, onun sayfaları kırmızı yakuttan olup kalemi de nûrdur. Allah’u Teâlâ için her gün üç yüz altmış lâhza vardır (her gün üç yüz altmış defa nazar eder). Yaratır, rızık verir, öldürür, yaşatır, aziz kılar, zelil eder ve dilediğini yapar.″[4]

Bir kimsenin yaptığı duâ, verdiği sadaka gibi sâlih ameller sebebiyle Allah’u Teâlâ, Levh-i Mahfuz’da yazdığı takdiri dilerse değiştirir veya sâbit kılar.

Bu hususta Resûlullah Sallallâhu aleyhi ve sellem’den nakledilen Hadis-i Şerif’lerden bâzıları şöyledir:

مَنْ سَرَّهُ أَنْ يُبْسَطَ لَهُ فِي رِزْقِهِ أَوْ يُنْسَأَ لَهُ فِي أَثَرِهِ فَلْيَصِلْ رَحِمَهُ (خ عن انس وعن ابى هريرة(

″Kim rızkının bol olmasını ve ömrünün uzamasını arzu ederse, sıla-i rahim yapsın.″[5]

إِنَّ الرَّجُلَ لَيُحْرَمُ الرِّزْقَ بِالذَّنْبِ يُصِيبُهُ وَلَا يَرُدُّ الْقَدَرَ إِلَّا الدُّعَاءُ وَلَا يَزِيدُ فِي الْعُمُرِ إِلَّا الْبِرُّ (حم عن ثوبان)

″Muhakkak kişi işlediği günahla rızıktan mahrum kalır. Kaderi, ancak duâ geri çevirir. Ömür de ancak iyilikle artar.″[6]

بِرُّ الْوَالِدَيْنِ يَزِيدُ فِي الْعُمُرِ وَالدُّعَاءُ يَرُدُّ الْقَضَاءَ وَالْكَذِبُ يَنْقُصُ الرِّزْقَ (عد والديلمي عن أبي هريرة)

″Anne ve babaya yapılan iyilik ömrü uzatır. Duâ kazâyı önler. Yalan da rızkı eksiltir.″[7]

Bu hususta İbn-i Ömer Radiyallâhu anhumâ da şöyle buyurmuştur:

مَنِ اتَّقَى رَبَّهُ وَوَصَلَ رَحِمَهُ نُسِئَ لَهُ فِي عُمُرِهِ وَثَرِيَ مَالُهُ وَأَحَبَّهُ أَهْلُهُ (هب عن ابن عمر)

″Takvâ sahibi olanın, sıla-i rahim yapanın ömrü uzatılır ve malı çoğaltılır, ehli de onu sever.″[8]

Yine kötü ameller sebebiyle Levh-i Mahfuz’daki yazının değişeceğine dair İbn-i Abbas Radiyallâhu anhumâ’dan nakledilen Hadis-i Şerif’te, şöyle buyrulmuştur:

مَا ظَهَرَ الْغُلُولُ فِي قَوْمٍ قَطُّ إِلَّا أُلْقِيَ فِي قُلُوبِهِمْ الرُّعْبُ وَلَا فَشَا الزِّنَا فِي قَوْمٍ قَطُّ إِلَّا كَثُرَ فِيهِمْ الْمَوْتُ وَلَا نَقَصَ قَوْمٌ الْمِكْيَالَ وَالْمِيزَانَ إِلَّا قُطِعَ عَنْهُمْ الرِّزْقُ وَلَا حَكَمَ قَوْمٌ بِغَيْرِ الْحَقِّ إِلَّا فَشَا فِيهِمْ الدَّمُ وَلَا خَتَرَ قَوْمٌ بِالْعَهْدِ إِلَّا سَلَّطَ اللّٰهُ عَلَيْهِمْ الْعَدُوَّ (موطأ عن ابن عباس(

″Bir kavimde devlet malından hırsızlık zuhur ederse, Allah’u Teâlâ o kavmin kalplerine korku koyar. Bir kavim içinde zinâ yayılırsa, orada ölümler artar. Bir kavim ölçü ve tartıyı noksan ederse, Allah ondan rızkı keser. Bir kavmin mahkemelerinde haksız yere hüküm verilirse, o kavimde mutlaka kan yaygınlaşır. Bir kavim ahdinden dönerse, Allah onlara mutlaka düşmanlarını musallat eder.″[9]

Kader konusunda geniş bilgi için Sûre-i Enfâl, Âyet 51’in izahına bakınız.


[1] Sûre-i Ra’d, Âyet 38.

[2] Sünen-i Nesâî, Nikah 4.

[3] İmam Gazâli, İhyâ-u Ulûm’id-Din, c. 2, Hadis No: 75; Sahih-i Buhârî, Nikah 1.

[4] Taberânî, Mu’cem’ul-Kebir, Hadis No: 12348.

[5] Sahih-i Buhârî, Buyû 13, Edeb 12.

[6] Ahmed b. Hanbel, Müsned, Hadis No: 21352; Sünen-i İbn-i Mâce, Mukaddime 10.

[7] Kenz’ul-Ummal, Hadis No: 45520; Râmûz’ul-Ehâdîs, s. 244/3.

[8] Buhârî, Edeb’ül-Müfred, Hadis No: 58; Beyhakî, Şuab’ul-Îman, Hadis No: 7738.

[9] İmam Mâlik, Muvatta, Cihat 13..