NİSÂ SÛRESİ

﴿ اِنَّمَا التَّوْبَةُ عَلَى اللّٰهِ لِلَّذ۪ينَ يَعْمَلُونَ السُّٓوءَ بِجَهَالَةٍ ثُمَّ يَتُوبُونَ مِنْ قَر۪يبٍ فَاُو۬لٰٓئِكَ يَتُوبُ اللّٰهُ عَلَيْهِمْۜ وَكَانَ اللّٰهُ عَل۪يمًا حَك۪يمًا ﴿١٧﴾ وَلَيْسَتِ التَّوْبَةُ لِلَّذ۪ينَ يَعْمَلُونَ السَّيِّـَٔاتِۚ حَتّٰٓى اِذَا حَضَرَ اَحَدَهُمُ الْمَوْتُ قَالَ اِنّ۪ي تُبْتُ الْـٰٔنَ وَلَا الَّذ۪ينَ يَمُوتُونَ وَهُمْ كُفَّارٌۜ اُو۬لٰٓئِكَ اَعْتَدْنَا لَهُمْ عَذَابًا اَل۪يمًا ﴿١٨﴾

17-18. Allah’u Teâlâ’nın kabul edeceğini vaad buyurduğu tevbe, o kimseler içindir ki, cehaletle bir günah işlerler de sonra çok geçmeden tevbe ederler. İşte Allah’u Teâlâ, bunların tevbelerini kabul buyurur. Allah’u Teâlâ her şeyi bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.* Yoksa günahlar işleyip de kendisine ölüm hâli gelince, ″Ben şimdi tevbe ettim″ diyenler ile kâfir olarak ölenlerin tevbeleri kabul olunmaz. İşte Biz, onlar için elim bir azap hazırladık.

İzah: Bu âyetlerle ilgili olarak Resûlullah Sallallâhu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:

إِنَّ اللّٰهَ يَقْبَلُ تَوْبَةَ الْعَبْدِ مَا لَمْ يُغَرْغِرْ (ت عن ابن عمر)

″Muhakkak ki Allah’u Teâlâ, kulunun tevbesini can gırtlağa gelmedikçe kabul eder.″[1]


[1] Sünen-i Tirmizî, Daavât 52; Rudânî, Cem’ul-Fevâid, Hadis No: 9748.