İNSÂN SÛRESİ

﴿ اِنَّا نَحْنُ نَزَّلْنَا عَلَيْكَ الْقُرْاٰنَ تَنْز۪يلًاۚ ﴿٢٣﴾ فَاصْبِرْ لِحُكْمِ رَبِّكَ وَلَا تُطِعْ مِنْهُمْ اٰثِمًا اَوْ كَفُورًاۚ ﴿٢٤﴾ وَاذْكُرِ اسْمَ رَبِّكَ بُكْرَةً وَاَص۪يلًاۚ ﴿٢٥﴾ وَمِنَ الَّيْلِ فَاسْجُدْ لَهُ وَسَبِّحْهُ لَيْلًا طَو۪يلًا ﴿٢٦﴾

23-26. Ey Resûlüm! Şüphesiz ki, Kur’ân’ı sana parça parça indiren Biziz Biz.* O halde Rabbinin hükmüne sabret. Onlardan hiçbir günahkâra ve nanköre itaat etme.* Sabah akşam Rabbinin ismini zikret* ve gecenin bir kısmında O’na secde et (namaz kıl) ve gecenin uzun bir kısmında da O’nu tesbih et.

İzah: ″O halde, Rabbinin hükmüne sabret. O kâfirlerden hiçbir günahkâra ve nanköre itaat etme″ diye geçen Âyet-i Kerîme’nin nüzul sebebine dair şu rivâyet nakledilmiştir:

Utbe İbn-i Rabîa, Resûlullah Sallallâhu aleyhi ve sellem’e: ″Bu dâvândan vazgeç, seni mehir istemeden kızımla evlendireyim″ demiş ve müşrik beylerinden Velid b. Muğire de, Resûlullah Sallallâhu aleyhi ve sellem’e: ″Sen bu dâvândan vazgeçersen, sana râzı olacağın miktarda mal veririm″ diye söylemiş. İşte bunun üzerine bu Âyet-i Kerîme nâzil olmuştur.

Ayrıca bu âyetlerde Allah’u Teâlâ, Resûlüne sabah akşam zikrullah etmesini, gece namaz kılmasını ve Allah’ı tesbih etmesini emretmiştir.

Zikrullah ve namaz hakkında İbn-i Mes’ud Radiyallâhu anhu’dan nakledilen bir Hadis-i Şerif’te, şöyle buyrulmuştur:

كَانَ لَا يَكُونُ فِى الْمُصَلِّينَ اِلَّا كَانَ اَكْثَرُهُمْ صَلَاةً وَلَا يَكُونُ فِى الذَّاكِرِينَ اِلَّا كَانَ اَكْثَرُهُمْ ذِكْرًا (ابو نعيم خط عن ابن مسعود)

″Namaz kılanlar içinde herkesten fazla namazı Resûlullah Sallallâhu aleyhi ve sellem kılardı. Allah’ı zikredenler içinde de herkesten fazla zikri o yapardı.″[1] Namazda da zikirde de hepimizden ileriydi, demektir.

Hz. Âişe’den nakledilen bir diğer hadiste de şöyle buyrulmuştur:

كَانَ رَسُولُ اللّٰهِ صَلَّى اللّٰهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ يَذْكُرُ اللّٰهَ جَمِيعَ اَحْيَانِهِ (خ م د ت حم حب ه عن عائشة)

″Resûlullah Sallallâhu aleyhi ve sellem, bütün vakitlerinde (gizli, açık) zikrullah ederdi.″[2]

Gece namazına dair de Ebû Hüreyre Radiyallâhu anhu’dan şu Hadis-i Şerif nakledilmiştir:

سُئِلَ أَيُّ الصَّلَاةِ أَفْضَلُ بَعْدَ الْمَكْتُوبَةِ وَأَيُّ الصِّيَامِ أَفْضَلُ بَعْدَ شَهْرِ رَمَضَانَ فَقَالَ أَفْضَلُ الصَّلَاةِ بَعْدَ الصَّلَاةِ الْمَكْتُوبَةِ الصَّلَاةُ فِي جَوْفِ اللَّيْلِ وَأَفْضَلُ الصِّيَامِ بَعْدَ شَهْرِ رَمَضَانَ صِيَامُ شَهْرِ اللّٰهِ الْمُحَرَّمِ (م عن ابى هريرة)

Resûlullah Sallallâhu aleyhi ve sellem’e, ″Farzlardan sonra namazların efdali ve Ramazan ayından sonra orucun efdali hangisidir?″ diye soruldu. Buyurdu ki: ″Farzlardan sonra namazların efdali geceleri kılınan teheccüd namazıdır. Ramazan ayından sonra orucun efdali de, Allah’ın ayı olan Muharrem orucudur.″[3]

Tesbih hakkında da Deylemî’nin ″Müsned’ül Firdevs″ adlı eserinde Hz. Ali’den merfu olarak şu Hadis-i Şerif zikredilmiştir:

نِعْمَ الْمُذَكِّرُ السُّبْحَةُ. )الديلمى عن على)

″Tesbih en güzel hatırlatıcıdır.″[4]

Bu sebeple bâzı Sahâbîlerin çakıl taşları, hurma çekirdekleri ve düğümlü ipliklerle tesbih çektikleri sâbit olmuştur. Ebû Nuaym’in naklettiğine göre, Ebû Hüreyre Radiyallâhu anhu’nun torunu, dedesi hakkında şöyle buyurmuştur:

أنَّ أَبَا هُرَيْرَةَ كَانَ لهُ خَيْطٌ فِيهِ أَلْفَا عُقْدَةٍ فكَانَ لَا يَنَامُ حَتَّى يُسَبِّحَ بِهِ اثنَيْ عَشر أَلْفَ تَسْبِيْحَةٍ. (نعيم بن محرر بن ابى هريرة عن جده ابى هريرة)

(Dedem) Ebû Hüreyre’nin üzerinde, iki bin tâne düğüm bulunan bir ipi vardı. O, on iki bin tesbih çekmeden uyumazdı.″[5]


[1] Râmûz’ul Ehâdîs, s. 547/15; Kenz’ul-Ummal, Hadis No: 17931.

[2] Sahih-i Müslim, Hayz 30 (117 Sünen-i Ebû Dâvud, Tahâre 9; Sünen-i Tirmizî, Daavât 7.

[3] Sahih-i Müslim, Sıyam 38 (202, 203).

[4] Kenz’ul-Ummal, Hadis No: 20109; Büyük Şâfii İlmihali, s. 151.

[5] Ebû Nuaym İsfehâni, Hilyet’ul-Evliyâ, c. 1, s. 383.