kâf sÛRESİ

﴿ فَاصْبِرْ عَلٰى مَا يَقُولُونَ وَسَبِّحْ بِحَمْدِ رَبِّكَ قَبْلَ طُلُوعِ الشَّمْسِ وَقَبْلَ الْغُرُوبِۚ ﴿٣٩﴾ وَمِنَ الَّيْلِ فَسَبِّحْهُ وَاَدْبَارَ السُّجُودِ ﴿٤٠﴾

39-40. Ey Resûlüm! O halde (müşriklerin sözlerine) sabret. Güneşin doğuşundan ve batışından evvel Rabbini hamd ile tesbih et.* Ve gecenin bir kısmında ve secdelerin akabinde O’nu tesbih et.

İzah: İbn-i Abbâs Radiyallâhu anhumâ; âyette geçen güneşin doğuşundan evvelki namazdan maksat, sabah namazıdır. Güneşin batışından evvelki namazlardan maksat, öğle ve ikindi namazlarıdır. Geceleyin kılınacak namazlardan maksat da akşam ile yatsı namazlarıdır, diye buyurmuştur. Yine İbn-i Abbas Radiyallâhu anhumâ: ″Secdelerin akabinde O’nu tesbih et″ buyruğu hakkında da şöyle buyurmuştur: Yani ona, bütün namazların ardından tesbih çekmesini emretti.[1]

Namazdan sonra okunan tesbih ile ilgili olarak Sevban Radiyallâhu anhu şu Hadis-i Şerif’i nakleder:

أَنَّ رَسُولَ اللّٰهِ صَلَّى اللّٰهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ كَانَ إِذَا انْصَرَفَ مِنْ صَلَاتِهِ اسْتَغْفَرَ ثَلَاثَ مَرَّاتٍ ثُمَّ يَقُولُ اللّٰهُمَّ أَنْتَ السَّلَامُ وَمِنْكَ السَّلَامُ تَبَارَكْتَ يَا ذَا الْجَلَالِ وَالْإِكْرَامِ. (حم م د ه ت ن عن ثوبان)

Resûlullah Sallallâhu aleyhi ve sellem namazı kıldırınca, üç kere ″Estağfirullâh″ der ve akabinde: ″Allâhumme ente’s-selâmu ve minke’s-selâm. Tebârekte Yâ ze’l-Celâli ve’l-İkrâm (Allah’ım! Sen, Selâm’sın. Selâm yalnız Sendedir. Ey Azamet ve kerem sahibi, Sen çok yücesin)″ derdi.[2]

Yine bu hususta Resûlullah Sallallâhu aleyhi ve sellem Hadis-i Şerif’lerinde şöyle buyurmuştur:

مُعَقِّبَاتٌ لَا يَخِيبُ قَائِلُهُنَّ أَوْ فَاعِلُهُنَّ دُبُرَ كُلِّ صَلَاةٍ مَكْتُوبَةٍ ثَلَاثٌ وَثَلَاثُونَ تَسْبِيحَةً وَثَلَاثٌ وَثَلَاثُونَ تَحْمِيدَةً وَأَرْبَعٌ وَثَلَاثُونَ تَكْبِيرَةً (م كعب بن عجرة)

″Farz namazların ardı sıra söylenecek güzel zikirler vardır ki, onları her farz namazların ardından söyleyen ve yapan kimse hiçbir vakit hüsrâna uğramaz. Bunlar otuz üç defa Subhânallâh, otuz üç defa Elhamdulillâh, otuz dört defa Allâh’u Ekber’dir.″[3]

مَنْ سَبَّحَ اللّٰهَ فِي دُبُرِ كُلِّ صَلَاةٍ ثَلَاثًا وَثَلَاثِينَ وَحَمِدَ اللّٰهَ ثَلَاثًا وَثَلَاثِينَ وَكَبَّرَ اللّٰهَ ثَلَاثًا وَثَلَاثِينَ فَتْلِكَ تِسْعَةٌ وَتِسْعُونَ وَقَالَ تَمَامَ الْمِائَةِ لَا إِلَهَ إِلَّا اللّٰهُ وَحْدَهُ لَا شَرِيكَ لَهُ لَهُ الْمُلْكُ وَلَهُ الْحَمْدُ وَهُوَ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ غُفِرَتْ خَطَايَاهُ وَإِنْ كَانَتْ مِثْلَ زَبَدِ الْبَحْرِ (م عن ابى هريرة)

Bir kimse her namazın ardından; otuz üç defa Sübhânallah, otuz üç defa ″Elhamdulillâh″, otuz üç defa ″Allah’u Ekber″ der ve yüz sayısını da, ″Lâ ilâhe illallâhu vahdehû lâ şerîke leh, lehü’l-mülkü ve lehü’l-hamdu ve hüve alâ külli şey’in kadîr″[4] diyerek tamamlarsa, onun günahları deniz köpüğü kadar çok olsa bile Allah’u Teâlâ onu bağışlar.[5]

Namazın sonunda çekilen tesbihlerin mükâfatı hakkında Ebû Hüreyre Radiyallâhu anhu’dan şu Hadis-i Şerif nakledilmiştir:

أَنَّ فُقَرَاءَ الْمُهَاجِرِينَ أَتَوْا رَسُولَ اللّٰهِ صَلَّى اللّٰهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ فَقَالُوا ذَهَبَ أَهْلُ الدُّثُورِ بِالدَّرَجَاتِ الْعُلَى وَالنَّعِيمِ الْمُقِيمِ فَقَالَ وَمَا ذَاكَ قَالُوا يُصَلُّونَ كَمَا نُصَلِّي وَيَصُومُونَ كَمَا نَصُومُ وَيَتَصَدَّقُونَ وَلَا نَتَصَدَّقُ وَيُعْتِقُونَ وَلَا نُعْتِقُ فَقَالَ رَسُولُ اللّٰهِ صَلَّى اللّٰهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ أَفَلَا أُعَلِّمُكُمْ شَيْئًا تُدْرِكُونَ بِهِ مَنْ سَبَقَكُمْ وَتَسْبِقُونَ بِهِ مَنْ بَعْدَكُمْ وَلَا يَكُونُ أَحَدٌ أَفْضَلَ مِنْكُمْ إِلَّا مَنْ صَنَعَ مِثْلَ مَا صَنَعْتُمْ قَالُوا بَلَى يَا رَسُولَ اللّٰهِ قَالَ تُسَبِّحُونَ وَتُكَبِّرُونَ وَتَحْمَدُونَ دُبُرَ كُلِّ صَلَاةٍ ثَلَاثًا وَثَلَاثِينَ مَرَّةً قَالَ أَبُو صَالِحٍ فَرَجَعَ فُقَرَاءُ الْمُهَاجِرِينَ إِلَى رَسُولِ اللّٰهِ صَلَّى اللّٰهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ فَقَالُوا سَمِعَ إِخْوَانُنَا أَهْلُ الْأَمْوَالِ بِمَا فَعَلْنَا فَفَعَلُوا مِثْلَهُ فَقَالَ رَسُولُ اللّٰهِ صَلَّى اللّٰهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ ذَلِكَ فَضْلُ اللّٰهِ يُؤْتِهِ مَنْ يَشَاءُ (م عن ابى هريرة)

Muhâcirlerin fakirleri, Resûlullah Sallallâhu aleyhi ve sellem’e geldiler ve dediler ki: ″Yâ Resûlallah! Mal ve mülk sahipleri yüce dereceleri ve nîmetleri alıp gittiler.″ Bunun üzerine Resûlullah Sallallâhu aleyhi ve sellem: ″O da nedir?″ diye sordu. Onlar dediler ki: ″Onlar bizim namaz kıldığımız gibi namaz kılıyorlar, bizim oruç tuttuğumuz gibi oruç tutuyorlar. Onlar sadaka veriyorlar, biz veremiyoruz, onlar köle azat ediyorlar, biz azat edemiyoruz.″ Resûlullah Sallallâhu aleyhi ve sellem: ″Ben size onu yaptığınız zaman, başkalarını geçeceğiniz ve sizin yaptığınız gibisini yapmadıkça hiçbir kimsenin sizden daha üstün olamayacağı bir ibâdeti öğreteyim mi?″ diye sordu. Onlar: ″Evet, Yâ Resûlallah!″ deyince buyurdu ki: ″Her namazdan sonra otuz üç kere ″Subhânallah″ tesbihini çekersiniz, otuz üç kere ″Elhamdulillah″ diyerek hamd edersiniz ve otuz üç kere de ″Allah’u Ekber″ diyerek tekbir getirirsiniz.″

Ebû Sâlih Radiyallâhu anhu dedi ki:

O Sahâbîler daha sonra tekrar dönüp geldiler ve dediler ki: ″Mal sahibi kardeşlerimiz bizim yaptıklarımızı duydular ve onlar da aynısını yaptılar.″ Bunun üzerine Resûlullah Sallallâhu aleyhi ve sellem: ″… İşte bu, Allah’ın lütfudur, bunu dilediğine verir…″[6] diye geçen âyeti okudu.[7]

Yine tesbihlerle ilgili olarak Peygamberimiz Sallallâhu aleyhi ve sellem Hadis-i Şerif’lerinde şöyle buyurmuştur:

لَأَنْ أَقُولَ سُبْحَانَ اللّٰهِ وَالْحَمْدُ لِلّٰهِ وَلَا إِلَهَ إِلَّا اللّٰهُ وَاللّٰهُ أَكْبَرُ أَحَبُّ إِلَيَّ مِمَّا طَلَعَتْ عَلَيْهِ الشَّمْسُ (م عن ابى هريرة)

″Subhânallâhi velhamdulillâhi velâ ilâhe illallâhu vallâhu ekber″ demek, benim için üzerine güneş doğan her şeyden daha sevgilidir.[8]

اَكْثِرُوا مِنْ قَوْلِ سُبْحَانَ اللّٰهِ وَالْحَمْدُ لِلّٰهِ وَلَا إِلَهَ إِلَّا اللّٰهُ وَاللّٰهُ أَكْبَرُ وَلَا حَوْلَ وَلَا قُوَّةَ إِلَّا بِاللّٰهِ فَإِنَّهُنَّ مِنَ الْبَاقِيَاتِ الصَّالِحَاتِ وَهُنَّ يَحْطُطْنَ الْخَطَايَا كَمَا تَحُطُّ الشَّجَرَةُ وَرَقَهَا وَهُنَّ مِنْ كُنُوزِ الْجَنَّةِ (الرامهرمزى في الامثال عن ابى الدرداء)

″Subhânallâhi velhamdulillâhi ve lâ ilâhe illallâhu vallâhu ekber. Ve lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâh’ı çok söyleyin. Zîrâ bunlar bitmeyen sâlih amellerdendir. Ağaçların yapraklarını döktükleri gibi bunlar da hatâları dökerler. Bunlar Cennet hazinelerindendir.″[9]

Her namazdan sonra tesbihlerin okunması, bu gibi âyet ve hadislerden dolayıdır.


[1] Sahih-i Buhârî, Tefsir-i Kâf 1.

[2] Sünen-i İbn-i Mâce, İkâmet’üs-Salat 32; Sahih-i Müslim, Mesâcid 26 (135 Râmûz’ul-Ehâdîs, 527/14.

[3] Sahih-i Müslim, Mesâcid 26 (144 Riyâz’üs-Sâlihin, Hadis No: 1449.

[4] Bu ifadenin mânâsı: Allah’tan başka ilah yoktur. O, birdir. O’nun hiçbir ortağı yoktur. Mülk sâdece O’nundur. Hamd O’na mahsustur. O, her şeye kâdirdir.

[5] Sahih-i Müslim, Mesâcid 26 (142 Riyâz’üs-Sâlihîn, Hadis No: 1448.

[6] Sûre-i Hadid, Âyet 21.

[7] Sahih-i Müslim, Mesâcid 26 (142).

[8] Sahih-i Müslim, Zikir 10 (32 Sünen-i Tirmizî, Daavât 128.

[9] Râmûz’ul-Ehâdîs, s. 80/6.