İSRÂ SÛRESİ

﴿ قُلْ لَوْ كَانَ مَعَهُٓ اٰلِهَةٌ كَمَا يَقُولُونَ اِذًا لَابْتَغَوْا اِلٰى ذِي الْعَرْشِ سَب۪يلًا ﴿٤٢﴾ سُبْحَانَهُ وَتَعَالٰى عَمَّا يَقُولُونَ عُلُوًّا كَب۪يرًا ﴿٤٣﴾ تُسَبِّحُ لَهُ السَّمٰوَاتُ السَّبْعُ وَالْاَرْضُ وَمَنْ ف۪يهِنَّۜ وَاِنْ مِنْ شَيْءٍ اِلَّا يُسَبِّحُ بِحَمْدِه۪ وَلٰكِنْ لَا تَفْقَهُونَ تَسْب۪يحَهُمْۜ اِنَّهُ كَانَ حَل۪يمًا غَفُورًا ﴿٤٤﴾

42-44. Ey Resûlüm! De ki: ″Eğer müşriklerin iddia ettikleri gibi Allah ile beraber başka ilahlar olsaydı, o zaman o ilahlar, Arş’ın sahibi olan Allah’a gâlip gelmek için elbette bir yol ararlardı.* Allah’u Teâlâ, onların dediklerinden uzaktır ve son derece yücedir, büyüktür* Yedi gök, yer ve onlarda bulunanlar Allah’ı tesbih ederler. Hiçbir şey yoktur ki, O’nu hamd ile tesbih etmesin. Lâkin siz onların tesbihlerini anlamazsınız. Şüphesiz O, Halîm’dir (cezâ vermekte acele etmez), çok bağışlayandır.

İzah: Canlı, cansız yaratılan her şey, kendi lisânınca Allah’u Teâlâ’yı tesbih etmektedir. Bu hususta Abdullah b. Mes’ud Radiyallâhu anhu’dan şu Hadis-i Şerif nakledilmiştir:

Biz âdet hilafı olan (olağan üstü) işleri bereket ve hayır sayardık. Siz ise bunların hepsinin korkutmak için yapıldığını sanıyorsunuz. Biz bir seferde Resûlullah Sallallâhu aleyhi ve sellem ile beraber bulunduk. Suyumuz azalmıştı. Bunun üzerine Peygamberimiz Sallallâhu aleyhi ve sellem: ″Haydi, bana bir miktar su artığı bulup getirin!″ dedi. Sahâbîler, içinde az bir miktar su bulunan bir kap getirdiler. Resûlullah Sallallâhu aleyhi ve sellem bu kabın içine elini koydu. Sonra Sahâbîlere: ″Haydi, temiz ve mübârek suya gelin! Suyun artışı ise Allah’tandır″ buyurdu. Abdullah b. Mes’ud Radiyallâhu anhu der ki:

فَلَقَدْ رَأَيْتُ الْمَاءَ يَنْبُعُ مِنْ بَيْنِ أَصَابِعِ رَسُولِ اللّٰهِ صَلَّى اللّٰهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ وَلَقَدْ كُنَّا نَسْمَعُ تَسْبِيحَ الطَّعَامِ وَهُوَ يُؤْكَلُ (خ عن ابن مسعود(

″Yemin ederim ki ben, Resûlullah Sallallâhu aleyhi ve sellem’in parmakları arasında su aktığını gördüm. Muhakkak ki bizler, yemek yenirken yemeğin tesbih ettiğini işittik.″[1]

Yine bu hususta Peygamberimiz Sallallâhu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:

أَلَا أُخْبِرُكُمْ بِشَيْءٍ أَمَرَ بِهِ نُوحٌ ابْنَهُ؟ إِنَّ نُوحًا قَالَ لِابْنِهِ يَا بُنَيّ آمُرُكَ أنْ تَقُولَ سُبْحانَ اللّٰه وبِحَمْدِهِ فإنَّها صَلاةُ الخَلْق وَتَسْبِيحُ الخَلْقِ وبِها تُرْزَقُ الخَلْقُ قالَ اللّٰه وَاِنْ مِنْ شَيْءٍ اِلَّا يُسَبِّحُ بِحَمْدِهِ (ابن جرير الطبرى، جامع البيان عن جابر بن عبد اللّٰه(

Nûh’un oğluna emrettiği şeyi size bildireyim mi?″ Nûh, oğluna demişti ki: ″ Oğulcuğum! Sana ″Subhânallâh″ demeyi emrederim. Çünkü o, mahlûkatın ibâdeti ve tesbihidir. Mahlûkat, onunla rızıklanır. Allah’u Teâlâ Sûre-i İsrâ, Âyet 44’te: ″Hiçbir şey yoktur ki, O’nu hamd ile tesbih etmesin…″ diye buyurmaktadır.[2]

Peygamberimiz Sallallâhu aleyhi ve sellem bir diğer Hadis-i Şerif’inde de şöyle buyurmuştur:

لَا تَضْرِبُوا وُجُوهَ الدَّوَابِّ فَإِنَّ كُلَّ شَيْءٍ يُسَبِّحُ بِحَمْدِهِ. (أبو الشيخ في العظمة وابن مردويه عن أبي سعيد الخدري(

″Hayvanların yüzlerine vurmayın. Çünkü her şey Allah’u Teâlâ’yı hamd ile tesbih etmektedir.″[3]

Ebû Zerr Radiyallâhu anhu’dan nakledilen Hadis-i Şerif’te de şöyle buyrulmuştur:

أَنَّ النَّبِيّ صَلَّى اللّٰه عَلَيْهِ وَسَلَّمَ أَخَذَ فِي يَده حَصَيَات فَسَمِعَ لَهُنَّ تَسْبِيح كَحَنِينِ النَّحْل وَكَذَا فِي يَد أَبِي بَكْر وَعُمَر وَعُثْمَان رَضِيَ اللّٰه عَنْهُمْ (ابن كثير، التفسير القران العظيم عن ابى ذر(

″Resûlullah Sallallâhu aleyhi ve sellem’in eline çakıl taşlarını aldığında, arının vızıltısı gibi onların tesbihinin duyulduğu bildirilir. Hz. Ebû Bekir, Hz. Ömer ve Hz. Osman’ın da elinde taşlar bu şekilde tesbih etmişlerdir.″[4]


[1] Sahih-i Buhârî, Menâkib 25.

[2] İbn-i Cerir et-Taberî, Câmi’ul-Beyan, c. 17, s. 455; Kenz’ul-Ummal, Hadis No: 44077.

[3] Celâleddin es-Suyûtî, ed-Dürr’ül-Mensûr, c. 9, s. 311.

[4] İbn-i Kesir, Tefsir’ul-Kur’ân’il-Azim, c. 5, s. 79; Kenz’ul-Ummal, Hadis No: 35409.