HİCR SÛRESİ

﴿ وَلَقَدْ نَعْلَمُ اَنَّكَ يَض۪يقُ صَدْرُكَ بِمَا يَقُولُونَۙ ﴿٩٧﴾ فَسَبِّحْ بِحَمْدِ رَبِّكَ وَكُنْ مِنَ السَّاجِد۪ينَۙ ﴿٩٨﴾ وَاعْبُدْ رَبَّكَ حَتّٰى يَأْتِيَكَ الْيَق۪ينُ ﴿٩٩﴾

97-99. Ey Resûlüm! Yemin olsun ki, onların söylediklerinden dolayı senin göğsünün daraldığını biliyoruz.* Sen, Rabbini hamd ile tesbih et ve secde edenlerden ol.* Ve sana ölüm gelinceye kadar Rabbine ibâdet et.

İzah: Âyet-i Kerîme’de: ″Sen, Rabbini hamd ile tesbih et ve secde edenlerden ol″ diye geçen ifadede, iki türlü ibâdetten bahsedilmektedir.

Birincisi: Allah’ın isimlerini veya bu isimlerden birini belli sayılarda tesbih etmektir. Bu hususta Peygamberimiz Sallallâhu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:

مُعَقِّبَاتٌ لَا يَخِيبُ قَائِلُهُنَّ أَوْ فَاعِلُهُنَّ دُبُرَ كُلِّ صَلَاةٍ مَكْتُوبَةٍ ثَلَاثٌ وَثَلَاثُونَ تَسْبِيحَةً وَثَلَاثٌ وَثَلَاثُونَ تَحْمِيدَةً وَأَرْبَعٌ وَثَلَاثُونَ تَكْبِيرَةً (م كعب بن عجرة)

″Farz namazların ardı sıra söylenecek güzel zikirler vardır ki, onları her farz namazların ardından söyleyen ve yapan kimse hiçbir vakit hüsrâna uğramaz. Bunlar otuz üç defa Subhânallâh, otuz üç defa Elhamdulillâh, otuz dört defa Allâh’u Ekber’dir.″[1]

İkincisi: Secde etmek, yani namaz kılmaktır. Bu hususta da Hüzeyfe Radiyallâhu anhu’dan şu Hadis-i Şerif nakledilmiştir:

كَانَ النَّبِيُّ صَلَّى اللّٰهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ إِذَا حَزَبَهُ أَمْرٌ صَلَّى (د عن حذيفة)

″Resûlullah Sallallâhu aleyhi ve sellem sıkıntılı bir işle karşılaştığı zaman, namaz kılardı.″[2]

Bu hususta geniş bilgi için Sûre-i Kâf, âte 39-40 ve izahına bakınız.

Yine Âyet-i Kerîme’de: ″Ve sana ölüm gelinceye kadar Rabbine ibâdet et″ diye buyrulmaktadır. Bu hususta Resûlullah Sallallâhu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:

خَيْرُ مَا عَاشَ النَّاسُ لَهُ رَجُلٌ يُمْسِكُ بِعِنَانِ فَرَسِهِ فِي سَبِيلِ اللّٰهِ، كُلَّمَا سَمِعَ هَيْعَةً أَوْ فَزْعَةً طَارَ عَلَى مَتْنِ فَرَسِهِ فَالْتَمَسَ الْقَتْلَ فِي مَظَانِّهِ ، وَرَجُلٌ فِي شِعْبٍ مِنْ هَذِهِ الشِّعَابِ أَوْ فِي بَطْنِ وَادٍ مِنْ هَذِهِ الْأَوْدِيَةِ فِي غُنَيْمَةٍ لَهُ يُقِيمُ الصَّلَاةَ وَيُؤْتِيَ الزَّكَاةَ وَيَعْبُدَ اللّٰهَ حَتَّى يَأْتِيَهُ الْيَقِينُ لَيْسَ مِنَ النَّاسِ إِلَّا فِي خَيْرٍ (النسائي وابن مردويه عن أبي هريرة)

″İnsanların içinde en hayırlı yaşayan kişi, Allah yolunda atının yularını elinden bırakmayan, her düşman sesi veya tehlikeli bir durum işittiğinde uçarcasına atına atlayıp, ya şehit ya gazi olmak için olay yerine giden kişidir. Veya şu tepelerden bir tepede yahut şu vâdilerden bir vâdinin içinde bir koyun sürüsü sahibi olan, namazını kılıp zekâtını veren, ölüm ona gelene kadar Allah’a ibâdet eden ve insanlardan yana hayırdan başka bir şey düşünmeyen kişidir.″[3]


[1] Sahih-i Müslim, Mesâcid 26 (144 Riyâz’üs-Sâlihîn, Hadis No: 1449.

[2] Sünen-i Ebû Dâvud, Salât’ut-Tatavvû 22.

[3] Celâleddin es-Suyûtî, ed-Dürr’ül-Mensûr, c. 8, s. 623; Kenz’ul-Ummal, Hadis No: 10570.