HACC SÛRESİ

﴿ وَالَّذ۪ينَ هَاجَرُوا ف۪ي سَب۪يلِ اللّٰهِ ثُمَّ قُتِلُٓوا اَوْ مَاتُوا لَيَرْزُقَنَّهُمُ اللّٰهُ رِزْقًا حَسَنًاۜ وَاِنَّ اللّٰهَ لَهُوَ خَيْرُ الرَّازِق۪ينَ ﴿٥٨﴾ لَيُدْخِلَنَّهُمْ مُدْخَلًا يَرْضَوْنَهُۜ وَاِنَّ اللّٰهَ لَعَل۪يمٌ حَل۪يمٌ ﴿٥٩﴾

58-59. Allah yolunda hicret edip sonra öldürülenlere yahut ölenlere gelince, elbette onları Allah’u Teâlâ güzel bir rızık ile rızıklandırır. Şüphesiz Allah’u Teâlâ, rızık verenlerin en hayırlısıdır.* Elbette onları râzı oldukları mekâna (Cennete) girdirir. Şüphesiz Allah’u Teâlâ her şeyi bilendir, Halîm’dir (cezâ vermekte acele etmez).

İzah: Âlimler, ″Allah yolunda öldürülen de, ölen de şehittir; bunlar arasında fark yoktur″ diye buyurmuşlar ve ″Allah yolunda hicret edip sonra öldürülenlere yahut ölenlere gelince, elbette onları Allah’u Teâlâ güzel bir rızık ile rızıklandırır…″ diye devam eden Sûre-i Hacc, Âyet 58’i ve Her kim Allah yolunda hicret ederse, yeryüzünde birçok hayırlı barınacak yer ve genişlik (dînini daha rahat yaşama imkânı) bulur. Her kim evinden, Allah ve Resûlü için hicret etmek gayesiyle çıkar da sonra ona ölüm gelirse, şüphesiz ki onun mükâfatı Allah’a aittir…″ diye devam eden Sûre-i Nisâ, Âyet 100’ü delil olarak göstermişler ve ayrıca bu konudaki şu Hadis-i Şerif’leri de delil olarak zikretmişlerdir.

Enes b. Mâlik Radiyallâhu anhu şu Hadis-i Şerif’i nakleder:

كَانَ رَسُولُ اللّٰهِ صَلَّى اللّٰهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ يَدْخُلُ عَلَى أُمِّ حَرَامٍ بِنْتِ مِلْحَانَ فَتُطْعِمُهُ وَكَانَتْ أُمُّ حَرَامٍ تَحْتَ عُبَادَةَ بْنِ الصَّامِتِ فَدَخَلَ عَلَيْهَا رَسُولُ اللّٰهِ صَلَّى اللّٰهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ فَأَطْعَمَتْهُ وَجَعَلَتْ تَفْلِي رَأْسَهُ فَنَامَ رَسُولُ اللّٰهِ صَلَّى اللّٰهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ ثُمَّ اسْتَيْقَظَ وَهُوَ يَضْحَكُ قَالَتْ فَقُلْتُ وَمَا يُضْحِكُكَ يَا رَسُولَ اللّٰهِ قَالَ نَاسٌ مِنْ أُمَّتِي عُرِضُوا عَلَيَّ غُزَاةً فِي سَبِيلِ اللّٰهِ يَرْكَبُونَ ثَبَجَ هَذَا الْبَحْرِ مُلُوكًا عَلَى الْأَسِرَّةِ(خ م عن انس بن مالك)

Resûlullah Sallallâhu aleyhi ve sellem, Milhan kızı Ümmü Harâm’ın ziyaretine gelirdi. Ümmü Harâm,[1] Ubâde İbn-i Sâmit’in nikâhında idi. Bir gün Resûlullah Sallallâhu aleyhi ve sellem yine ziyaretine geldi. Ümmü Harâm, Resûlü Ekrem’e yemek ikram etti ve onun başını taradı. Sonra Resûlullah Sallallâhu aleyhi ve sellem bir müddet uyudu. Sonra gülümseyerek uyandı. Ümmü Haram der ki:

″Yâ Resûlallah! Seni güldüren nedir?″ diye sordum. Resûlullah Sallallâhu aleyhi ve sellem: ″Ümmetimden bir kısım mücâhitlerin deniz ortasında, tahtları üzerine kurulmuş hükümdarlar gibi gemilere ihtişamla binerek Allah yolunda deniz harbine gittikleri gösterildi de ona gülüyorum″ buyurdu. (Bir diğer Hadis-i Şerif’te de: ″Ümmetimden denizde gazâ eden ilk ordu Cennete girmeyi hak etmişlerdir″[2] diye buyurdu) Bunun üzerine Ümmü Harâm der ki:

″Yâ Resûlallah! Beni de onlardan kılması için Allah’a duâ et!″ dedim. Peygamberimiz de duâ etti. Sonra Resûlullah Sallallâhu aleyhi ve sellem tekrar başını yastığa koyarak bir müddet daha uyudu. Sonra yine gülümseyerek uyandı. Bunun üzerine yine ben: ″Yâ Resûlallah! Seni güldüren nedir?″ diye sordum. Resûlullah Sallallâhu aleyhi ve sellem, ″Bu defa da ümmetimden bir kısım mücâhitlerin tahtları üzerine kurulmuş hükümdarlar gibi, kara nakliyeleri üzerinde ihtişamlı bir halde Allah yolunda (Kostantiniyye’ye) gazâya gittikleri gösterildi de ona gülüyorum″ buyurdu. Bunun üzerine Ümmü Harâm der ki:

″Yâ Resûlallah! Beni de o gazilerden kılması için Allah’a duâ et!″ dedim. Resûlullah Sallallâhu aleyhi ve sellem:″ Hayır! Sen öncekiler-densin (deniz harbine katılacaklardansın)″ diye buyurdu.

Enes b. Mâlik Radiyallâhu anhu der ki: ″Ümmü Harâm, Hz. Muâviye İbn-i Ebî Süfyan’ın (Şam vâliliği) zamanında deniz gazâsında gemiye binerek Hz. Muâviye kumandasındaki bu gazâya iştirak etmişti. Fakat Kıbrıs adasına denizden çıkarıldığı sırada Ümmü Harâm, bindiği katırdan düşerek şehit olmuştur.″[3]

İşte burada anlatıldığı gibi Ümmü Harâm, kâfirler tarafından öldürülmemesine rağmen, bineğinin sırtın­dan düşerek şehit olmuştur.

Yine bu hususta Resûlullah Sallallâhu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:

مَنْ خَرَجَ مِنْ بَيْتِهِ مُجَاهِدًا فِي سَبِيلِ اللّٰهِ عَزَّ وَجَلَّ ثُمَّ قَالَ بِأَصَابِعِهِ هَؤُلَاءِ الثَّلَاثِ الْوُسْطَى وَالسَّبَّابَةِ وَالْإِبْهَامِ فَجَمَعَهُنَّ وَقَالَ وَأَيْنَ الْمُجَاهِدُونَ فَخَرَّ عَنْ دَابَّتِهِ فَمَاتَ فَقَدْ وَقَعَ أَجْرُهُ عَلَى اللّٰهِ وَمَنْ قُتِلَ قَعْصًا فَقَدِ اسْتَوَجْبَ الْمَآبَ (حم عن عبد اللّٰه بن عتيك)

″Kim evinden, Allah yolunda hicret etmek üzere çıkarsa; bu sırada Resûlullah Sallallâhu aleyhi ve sellem orta, işâret ve baş parmaklarını birleştirerek: ″Nerede cihat edenler?″ buyurdular ve sözlerine devamla, hayvanından düşer de ölürse, onun ecri Allah’a aittir. Kendisini bir hayvan sokar da ölürse, onun ecri yine Allah’a aittir. Ya da yatağında ölürse yine ecri Allah’a aittir. Her kim de yediği bir darbe ile bulunduğu yerde ölürse, o da güzel bir şekilde Allah’a dönüşü hak eder.″[4]

Yine bu âyetlerle ilgili olarak Selmân-ı Fârisi Radiyallâhu anhu’dan şu Hadis-i Şerif nakledilmiştir:

مَنْ مَاتَ مُرَابِطًا أَجْرَى اللّٰهُ عَلَيْهِ مِثْلَ ذَلِكَ الْأَجْرِ وَأَجْرَى عَلَيْهِ الرِّزْقَ وَأُومِنَ الْفَتَّانِينَ. وَاقْرَأُوا إِنْ شِئْتُمْ {وَالَّذِينَ هَاجَرُوا فِي سَبِيلِ اللّٰهِ ثُمَّ قُتِلُوا أَوْ مَاتُوا} إِلَى قَوْلِهِ: {حَلِيمٌ} (ابن أبي حاتم وابن مردويه عن سلمان الفارسي)

Resûlullah Sallallâhu aleyhi ve sellem’in: ″Allah’u Teâlâ nöbette iken ölen kişinin sevabını kıyâmet gününe kadar devam ettirir. Kabrinde rızkını verir ve sorgu meleklerinden yana kendisini emin kılar″ buyurduğunu işittim. İsterseniz bu konuda Sûre-i Hacc, Âyet 58-59’u okuyun.[5]


[1] Ümmü Harâm, Resûlullah Sallallâhu aleyhi ve sellem’in süt halasıdır. Aynı zamanda Resûlü Ekrem’in teyze tarafından akrabası olup Sahâbeden Enes b. Mâlik Radiyallâhu anhu’nun teyzesidir. Günümüzde ″Hala Sultan″ diye bilinmekte ve türbesi Kıbrıs’ta bulunmaktadır.

[2] Sahih-i Buhârî Muhtasarı, Tecrid-i Sarih, Hadis No: 1230.

[3] Sahih-i Buhârî Muhtasarı, Tecrid-i Sarih, Hadis No: 2106; Sahih-i Müslim, İmâre 49 (160, 161).

[4] Ahmed b. Hanbel, Müsned, Hadis No: 15818.

[5] Celâleddin es-Suyûtî, ed-Dürr’ül-Mensûr, c. 10, s. 527.