YÛNUS SÛRESİ

﴿ اِنَّ رَبَّكُمُ اللّٰهُ الَّذ۪ي خَلَقَ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضَ ف۪ي سِتَّةِ اَيَّامٍ ثُمَّ اسْتَوٰى عَلَى الْعَرْشِ يُدَبِّرُ الْاَمْرَۜ مَا مِنْ شَف۪يعٍ اِلَّا مِنْ بَعْدِ اِذْنِه۪ۜ ذٰلِكُمُ اللّٰهُ رَبُّكُمْ فَاعْبُدُوهُۜ اَفَلَا تَذَكَّرُونَ ﴿٣﴾

3. Şüphesiz ki Rabbiniz, gökleri ve yeri altı günde yaratan, sonra Arş üzerine istivâ eden ve kâinatın işlerini düzene koyan ve takdir eden Allah’tır. O’nun izni olmadan hiç kimse şefaat edemez. İşte sizin Rabbiniz, bu sıfatlara sahip olan Allah’tır. Yalnız O’na ibâdet edin. Bunları dü­şünüp ibret almaz mısınız?

İzah: Allah’u Teâlâ’nın Arş üzerine istivâ etmesi, Ehl-i Sünnet itikâdına göre müteşabihtir. Göklerin ve yerin altı günde yaratıldığına dair geniş bilgi için de Sûre-i A’râf, Âyet 54’ün izahına bakınız.

Sûre-i Bakara, Âyet 255’te de geniş olarak izah edildiği üzere, Allah’ın izin verdiği zâtların şefaatinin hak olduğu hem âyetlerde hem de hadislerde açık bir şekilde beyan edilmiştir. Bunlardan bâzıları şöyledir:

Sûre-i Bakara, Âyet 255:

″… O’nun izni olmadıkça, O‘nun katında kimse şefaat edemez…″

Sûre-i Meryem, Âyet 87:

″O gün, Rahmân’ın katında Allah’tan izin alandan başka, hiçbir kimse şefaat etme hakkına sahip olmayacaktır.″

Sûre-i Tâhâ, Âyet 109:

″O gün şefaat fayda vermez. Ancak Rahmân‘ın kendilerine izin verdiği ve sözünden râzı olduğu kimseler müstesnâ.″

Sûre-i Sebe, Âyet 23:

Allah katında, O’nun izin verdiklerinden başkasının şefaati fayda vermez. Nihâyet kalplerinden korku giderilince, şefaat edilecekler şefaatçilere: ″Rabbiniz şefaat hakkında ne buyurdu?″ derler. Şefaatçiler de: ″Hakkı″ buyurdu (Allah’u Teâlâ, sizlere şefaat etmemiz için izin verdi) derler. O, çok yücedir ve çok büyüktür.

Şefaat hakkında Resûlullah Sallallâhu aleyhi ve sellem’in Hadis-i Şerif’lerinden bazıları şöyledir:

إِنَّ شَفَاعَتِي يَوْمَ الْقِيَامَةِ لِأَهْلِ الْكَبَائِرِ مِنْ أُمَّتِي (ه عن جابر)

″Şüphesiz ki benim şefaatim, mahşer günü ümmetimden büyük günah işleyen kimselere olacaktır.″[1]

لِكُلِّ نَبِىٍّ دَعْوَةٌ مُسْتَجَابَةٌ فَتَعَجَّلَ كُلُّ نَبِىٍّ دَعْوَتَهُ وَاِنِّى أَخْتَبَأْتُ دَعْوَتِى شَفَاعَةً لِأُمَّتِى يَوْمَ الْقِيَامَةِ. (خ م ت عن ابى هريرة وهو متواتر(

″Her Peygamberin Allah katında kabul edilecek bir duâsı vardır. Her Peygamber, o duâyı yapmakta acele etti. Ben ise, bu duâmı mahşer gününde ümmetime şefaat olarak kullanmak üzere sakladım.″[2]

أَوَّلُ مَنْ يَشْفَعُ يَوْمَ الْقِيَامَةِ اَلْاَنْبِيَاءُ ثُمَّ الْعُلَمَاءُ ثُمَّ الشُّهَدَاءُ. (خط عن عثمان)

″Mahşer gününde en evvel şefaat eden peygamberlerdir, sonra âlimlerdir, sonra şehitlerdir.″[3]

اِنَّ مِنْ أُمَّتِى مَنْ يَشْفَعُ لِلْفِئَامِ مِنَ النَّاسِ وَمِنْهُمْ مَنْ يَشْفَعُ لِلْقَبِيلَةِ وَمِنْهُمْ مَنْ يَشْفَعُ لِلْعَصَبَةِ وَمِنْهُمْ مَنْ يَشْفَعُ لِلرَّجُلِ حَتَّى يَدْخُلُوا الْجَنَّةَ. (ت عن ابى سعيد)

″Ümmetim içinde, insanlardan büyük cemaatlere şefaat edecek kişiler vardır. Onlardan kimi bir kabileye, kimi bir zümreye, kimi de bir kişiye şefaat edecek ve neticede bunlar Cennete gireceklerdir.″[4]

Şefaati inkâr edenler hakkında da Resûlullah Sallallâhu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:

شَفَاعَتِى يَوْمَ الْقِيَامَةِ حَقٌّ فَمَنْ لَمْ يُؤْمِنْ بِهَا لَمْ يَكُنْ مِنْ أَهْلِهَا (ابن منيع عن زيد بن أرقم وبضعة عشر من الصحابة)

″Mahşer günü, şefaatim haktır. Kim şefaatimin hak olduğuna inanmazsa, şefaat edilecek kimselerden olmayacaktır.″[5]


[1] Sünen-i İbn-i Mâce, Zühd 37; Sahih-i Buhârî, Rikâk 51; Sünen-i Ebû Dâvud, Edeb 21; Sünen-i Tirmizî, Sıfat-ı Kıyâmet 11.

[2] Sahih-i Buhârî, Daavât 1; Sahih-i Müslim, Îman, 86 (296 Sünen-i Tirmizî, Daavât 141.

[3] Muhtar’ül-Ehâdîs’in-Nebeviyye, Hadis No: 1392; Kenz’ul-İrfan, Hadîs No: 327, 331; Kenz’ul-Ummal, Hadis No: 28770.

[4] Sünen-i Tirmizî, Sıfat-ı Kıyâmet 11.

[5] Kenz’ul-Ummal, Hadis No: 39059.