ALAK SûRESİ

﴿ اَرَاَيْتَ الَّذ۪ي يَنْهٰىۙ ﴿٩﴾ عَبْدًا اِذَا صَلّٰىۜ ﴿١٠﴾ اَرَاَيْتَ اِنْ كَانَ عَلَى الْهُدٰىۙ ﴿١١﴾ اَوْ اَمَرَ بِالتَّقْوٰىۜ ﴿١٢﴾ اَرَاَيْتَ اِنْ كَذَّبَ وَتَوَلّٰىۜ ﴿١٣﴾ اَلَمْ يَعْلَمْ بِاَنَّ اللّٰهَ يَرٰىۜ ﴿١٤﴾ كَلَّا لَئِنْ لَمْ يَنْتَهِ۬ لَنَسْفَعًا بِالنَّاصِيَةِۙ ﴿١٥﴾ نَاصِيَةٍ كَاذِبَةٍ خَاطِئَةٍۚ ﴿١٦﴾ فَلْيَدْعُ نَادِيَهُۙ ﴿١٧﴾ سَنَدْعُ الزَّبَانِيَةَۙ ﴿١٨﴾ كَلَّاۜ لَا تُطِعْهُ وَاسْجُدْ وَاقْتَرِبْ (سَجْدَه) ﴿١٩﴾

9-19. O kimseyi gördün mü ki, nehyediyordu;* bir kulu namaz kıldığı vakit.* Gördün mü, ya o nehyetmek istediği zât, hidâyet üzere ise* yahut takva ile emrettiyse.* Gördün mü, ya diğeri, hakkı yalanladı ve yüz çevirdi ise,* o nehyeden, bu halleri Allah’ın gördüğünü bilmez mi?* Hayır, hayır! Yemin olsun ki bundan vazgeçmezse, elbette perçeminden tutup sürükleriz (Cehenneme atarız);* o günahkâr ve yalancının perçeminden.* Artık o, meclisini ve yardımcılarını çağırsın.* Biz de zebânileri çağıracağız.* Hayır, hayır! Ona itaat etme. Secde et ve Rabbine yakınlığa devam et. (Secde âyetidir)

İzah: Âyet-i Kerîme’de: ″Bir kulu″ diye geçen kişi, Muhammed Mustafa Sallallâhu aleyhi ve sellem’dir. ″Onu namazdan nehyetmek isteyen kişi″ de, Ebû Cehil’dir.

Bu hususta İbn-i Abbas Radiyallâhu anhumâ şöyle anlatmıştır:

كَانَ النَّبِيُّ صَلَّى اللّٰهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ يُصَلِّي فَجَاءَ أَبُو جَهْلٍ فَقَالَ أَلَمْ أَنْهَكَ عَنْ هَذَا أَلَمْ أَنْهَكَ عَنْ هَذَا أَلَمْ أَنْهَكَ عَنْ هَذَا فَانْصَرَفَ النَّبِيُّ صَلَّى اللّٰهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ فَزَبَرَهُ فَقَالَ أَبُو جَهْلٍ إِنَّكَ لَتَعْلَمُ مَا بِهَا نَادٍ أَكْثَرُ مِنِّي فَأَنْزَلَ اللّٰهُ {فَلْيَدْعُ نَادِيَهُ سَنَدْعُ الزَّبَانِيَةَ} فَقَالَ ابْنُ عَبَّاسٍ فَوَاللّٰهِ لَوْ دَعَا نَادِيَهُ لَأَخَذَتْهُ زَبَانِيَةُ اللّٰهِ (ت عن ابن عباس)

Peygamberimiz Sallallâhu aleyhi ve sellem, namaz kılmakta idi. Ebu Cehil geldi ve ″Seni bu işten nehyetmedim mi? Seni bu işten nehyetmedim mi?″ dedi. Resûlullah Sallallâhu aleyhi ve sellem, namazı bitirince, Ebû Cehil’e sert davrandı. Bunun üzerine Ebû Cehil, ″Sen de gâyet iyi bilirsin ki, Mekke’de benim meclisimden daha kalabalık bir meclis yoktur″ dedi. Bunun üzerine Allah’u Teâlâ: ″Artık o, meclisini ve yardımcılarını çağırsın.* Biz de zebânileri çağırırız″ diye geçen Sûre-i Alak, Âyet 17-18’i indirdi. İbn-i Abbas Radiyallâhu anhumâ dedi ki: Ebû Cehil, meclisini çağırmış olsaydı, Allah’ın zebânileri onu mutlaka yakalayıp kapıvereceklerdi.[1]


[1] Sünen-i Tirmizî, Tefsir’ul-Kur’ân 85