KAMER SÛRESİ

﴿ كَذَّبَتْ قَبْلَهُمْ قَوْمُ نُوحٍ فَكَذَّبُوا عَبْدَنَا وَقَالُوا مَجْنُونٌ وَازْدُجِرَ ﴿٩﴾ فَدَعَا رَبَّهُٓ اَنّ۪ي مَغْلُوبٌ فَانْتَصِرْ ﴿١٠﴾ فَفَتَحْنَٓا اَبْوَابَ السَّمَٓاءِ بِمَٓاءٍ مُنْهَمِرٍۘ ﴿١١﴾ وَفَجَّرْنَا الْاَرْضَ عُيُونًا فَالْتَقَى الْمَٓاءُ عَلٰٓى اَمْرٍ قَدْ قُدِرَۚ ﴿١٢﴾ وَحَمَلْنَاهُ عَلٰى ذَاتِ اَلْوَاحٍ وَدُسُرٍۙ ﴿١٣﴾ تَجْر۪ي بِاَعْيُنِنَاۚ جَزَٓاءً لِمَنْ كَانَ كُفِرَ ﴿١٤﴾ وَلَقَدْ تَرَكْنَاهَٓا اٰيَةً فَهَلْ مِنْ مُدَّكِرٍ ﴿١٥﴾ فَكَيْفَ كَانَ عَذَاب۪ي وَنُذُرِ ﴿١٦﴾ وَلَقَدْ يَسَّرْنَا الْقُرْاٰنَ لِلذِّكْرِ فَهَلْ مِنْ مُدَّكِرٍ ﴿١٧﴾

9-17. Bunlardan evvel Nûh kavmi de yalanlamıştı. Onlar, kulumuzu (Nûh Aleyhisselâm’ı) yalanladılar ve ″Mecnûndur″ dediler. Ve onu tebliğden alıkoydular.* O da Rabbine: ″Şüphesiz ben, mağlup oldum, artık bana yardım et″ diye duâ etti.* Biz de boşanan sularla gök kapılarını açıverdik.* Yerin her tarafını pınar yaptık. Göğün ve yerin suları Allah’ın takdir ettiği üzere birleşti.* Nûh’u, tahtalarla yapılıp çivilenmiş gemiye bindirdik.* İnkâr edilen Nûh’a bir mükâfat olarak, o gemi korumamız ve himâyemiz altında yüzüyordu.* Yemin olsun ki Biz, bu hâdiseyi bir ibret olarak bıraktık. Fakat hani yâd edip ibret alan?* İşte bak, azâbım ve tehditlerim nasıl oldu?* Yemin olsun ki Biz, Kur’ân’ı düşünülüp ibret alınsın diye kolaylaştırdık. Fakat düşünüp ibret alan var mı?

İzah: Âyet-i Kerîme’de: ″Yemin olsun ki Biz, Kur’ân’ı düşünülüp ibret alınsın diye kolaylaştırdık. Fakat düşünüp ibret alan var mı?″ diye buyrulmuştur. Buradan anlaşılan; Kur’ân’ı oku, düşün, ne dediğini anla, onunla amel et ve herkesi de onunla amel etmeye çağır, sâdece hikâye gibi okuyup geçme demektir.