FECR SÛRESİ

﴿ يَٓا اَيَّتُهَا النَّفْسُ الْمُطْمَئِنَّةُۗ ﴿٢٧﴾ اِرْجِع۪ٓي اِلٰى رَبِّكِ رَاضِيَةً مَرْضِيَّةًۚ ﴿٢٨﴾ فَادْخُل۪ي ف۪ي عِبَاد۪يۙ ﴿٢٩﴾ وَادْخُل۪ي جَنَّت۪ي ﴿٣٠﴾

27-30. Ey mutmain olan nefis!* Rabbine dön, sen O’ndan râzı, O da senden râzı olarak.* Artık kullarımın arasına gir* ve Cennetime gir.

İzah: Bu âyetlere, Ey rızâ ve teslimiyet makâmında karar kılıp yerleşmiş olan, mutmain olup huzura eren nefis! İndirilmiş olduğunuz yoldan tekrar yüksel ve Rabbine dön, dünyâda iken ilâhi takdir gereği başınıza gelenlere sabrettiğinizden rızayla vasıflanmış olarak, Rabbinizin katında kabul ve ikrâma mazhar olmuş bir şekilde Rabbine dön. Ey mutmain olan nefis! Zikredilen şekilde Rabbine döndükten sonra, kullarımın arasına gir, o kullarım ki, Benim dergahıma vâsıl olmuşlar ve katımdaki sıdk makâmına yerleşmişlerdir. Sonuçta, Benim vahdetimin Cennetine gir, yüksek mertebeye erişerek rahata eriş,[1] diye mânâ verildiği gibi âlimler tarafından birçok farklı mânâlarda verilmiştir.

Bu âyetler ile ilgili olarak Said b. Zaid Radiyallâhu anhu’dan nakledilen Hadis-i Şerif’te, şöyle buyrulmuştur:

قَرَأَ رَجُلٌ عِنْدَ النَّبِيِّ صَلَّى اللّٰهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ يَا أَيَّتُهَا النَّفْسُ الْمُطْمَئِنَّةُ، فَقَالَأَبُو بَكْرٍمَا أَحْسَنَ هَذَا يَا رَسُولَ اللّٰهِ فَقَالَ النَّبِيُّ صَلَّى اللّٰهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ إِنَّ الْمَلَكَ يَقُولُهَا لَكَ يَاأَبَا بَكْرٍ (القرطبى, الجامع لأحكام القرآن عن سعيد بن زايد)

Bir adam, Resûlullah Sallallâhu aleyhi ve sellem’in huzurunda: ″Ey mutmain olan nefis!″ diye geçen Sûre-i Fecr, Âyet 27’yi okudu. Bunun üzerine Hz. Ebu Bekir: ″Bu ne kadar güzel bir haldir Yâ Resûlallah!″ dedi. Peygamberimiz Sallallâhu aleyhi ve sellem: ″Şüphesiz ki melek bu sözü sana söyleyecektir, Yâ Ebû Bekir!″ buyurdu.[2]

Bu âyetlerde, Nefs-i Mutmainne, Nefs-i Râziye ve Nefs-i Marziye diye üç nefis mertebesi zikredilmiştir. Yedi nefis mertebesi vardır. Bunlar: Nefs-i Emmâre, Nefs-i Levvâme, Nefs-i Mülhime, Nefs-i Mutmainne, Nefs-i Râziye, Nefs-i Marziye ve Nefs-i Safiyye’dir.

Tasavvufta olan bu yedi nefis mertebesi şöyledir:

Birincisi: Nefs-i Emmâre’dir. Sahibini hevâsına tâbi eden budur. Bunlar, ya fâsıktır, ya münâfıktır, ya küfür üzeredir. Bu husus Sûre-i Câsiye, Âyet 23’te: ″Hevâsını kendine ilah edinen″ diye geçmektedir.

Bu husus Sûre-i Yûsuf, Âyet 53’te de: ″Yusuf: ″Ben nefsimi temize çıkarmam. Şüphesiz ki nefis, kötülüğü şiddetle emreder. Ancak Rabbimin esirgediği nefis müstesnâ. Şüphesiz Rabbim çok bağış-layandır, çok merhamet edendir″ dedi″ diye geçmektedir. Nefs-i Emmâre‘nin sıfatları yedidir. Her kimde bunlar var ise Cehenneme götürür. Bu kötü ameller şöyledir: Kibir, ucup, riyâ, bahil (cimrilik), haset, gazap ve hubbu dünyâdır (dünyâ hırsı ile âhireti terk etmektir).[3]

İkincisi: Nefs-i Levvâme’dir. Hatâlarından dolayı kendi kendine levm eder, yani nefsini kınar. ″Ey Nefis! Beni azdırdın″ der. Hakkı bâtılı bilir, bâzen nefis kendini aldatır; nefsine uyar, günah işler, fakat pişman olur. Bu husus Sûre-i Kıyâmet, Âyet 2’de: ″Ve hayır! Nefs-i Levvâme’ye yemin ederim ki″ diye geçmektedir.

Üçüncüsü: Nefs-i Mülhime’dir. Haktan ilham kapısı açılan nefistir. İbadet bunda oturaklaşır. Aşk, muhabbet bundadır.

Dördüncüsü: Nefs-i Mutmainne’dir. Kalbi Hakk’a mutmain olmuş kimsedir. Hakk’ın sırları ve tecellileri bundadır. Kalp, Hakk’a mutmain olur. Nişanı Hakk’a tevekküldür. Dünyâdan elini çekmektir.

Bu husus Sûre-i Fecr, Âyet 27-30’da şöyle geçmektedir: ″Ey mutmain olan nefis!* Rabbine dön, sen O’ndan râzı, O da senden râzı olarak.* Artık kullarımın arasına gir* ve Cennetime gir.″

Beşincisi: Nefs-i Râziye’dir. Sahibi, Hakk‘ın belâlarına kazalarına râzı olur.

Altıncısı: Nefs-i Marziye’dir. Hak kendinden râzı olmuştur.

Yedincisi: Nefs-i Safiyye’dir. Her şeyden sâfi (arınmış) olan nefistir.

Bu nefis mertebeleri ibâdetle, taatle çalışarak geçilir. Böylece kişi Allah’u Teâlâ’ya olan yakınlık derecesini artırır. Bize ziyâde bilinmesi lâzım olan bu ilk dörde kadar olandır. Sonra diğer üçü olan Râziye, Marziye ve Safiyye belâ makâmıdır. Belâ çekmeden bunlar geçilmez. Enbiyâlar, evliyâlar makâmıdır. İşte bu dünyâya gelmekten murad bu makamlara varmaktır.

Nefis zikrullah ile mutmainne makâmına yükselir. Bu hususta Allah’u Teâlâ Sûre-i Ra’d, Âyet 28’de şöyle buyurmuştur:

Onlar, îman edenlerdir ve kalpleri zikrullah ile mutmain olanlardır. Haberiniz olsun ki, kalpler ancak zikrullah ile mutmain olur.

Resûlullah Sallallâhu aleyhi ve sellem de şöyle buyurmuştur:

اَعْظَمُ النَّاسِ دَرَجَةً اَلذَّاكِرُونَ اللّٰهَ كَثِيرًا (هب عن ابى سعيد الخدرى)

″Derecesi en yüksek olanlar, Allah’ı çok zikredenlerdir.″[4]

Resûlullah Sallallâhu aleyhi ve sellem bir diğer Hadis-i Şerif’inde de şöyle buyurmuştur:

سِيرُوا سَبَقَ الْمُفَرِّدُونَ قَالُوا وَمَا الْمُفَرِّدُونَ يَا رَسُولَ اللّٰهِ قَالَ الذَّاكِرُونَ اللّٰهَ كَثِيرًا وَالذَّاكِرَاتُ (م عن ابى هريرة)

″Durmayın çalışın, çalışanlar ileri geçtiler ve ilerlediler.″ Dediler ki: ″Yâ Resûlallah! Bu ileri geçenler kimlerdir?″ Buyurdu ki: ″Allah’ı çok zikreden erkekler ve kadınlardır.″[5]


[1] Geylânî Tefsiri, c. 6, s. 422-423.

[2] İmam Kurtubî, el-Câmi’u li-Ahkam’il-Kur’ân, c. 20, s. 58.

[3] Bu kötü ahlaklar hakkında geniş bilgi için Sûre-i Hadîd, Âyet 23’ün izahına bakınız.

[4] Râmûz’ul-Ehâdîs, s. 74/13.

[5] Sahih-i Müslim, Zikir 1 (4).