MÂİDE SÛRESİ

﴿ فَتَرَى الَّذ۪ينَ ف۪ي قُلُوبِهِمْ مَرَضٌ يُسَارِعُونَ ف۪يهِمْ يَقُولُونَ نَخْشٰٓى اَنْ تُص۪يبَنَا دَٓائِرَةٌۜ فَعَسَى اللّٰهُ اَنْ يَأْتِيَ بِالْفَتْحِ اَوْ اَمْرٍ مِنْ عِنْدِه۪ فَيُصْبِحُوا عَلٰى مَٓا اَسَرُّوا ف۪ٓي اَنْفُسِهِمْ نَادِم۪ينَۜ ﴿٥٢﴾ وَيَقُولُ الَّذ۪ينَ اٰمَنُٓوا اَهٰٓؤُ۬لَٓاءِ الَّذ۪ينَ اَقْسَمُوا بِاللّٰهِ جَهْدَ اَيْمَانِهِمْۙ اِنَّهُمْ لَمَعَكُمْۜ حَبِطَتْ اَعْمَالُهُمْ فَاَصْبَحُوا خَاسِر۪ينَ ﴿٥٣﴾

52-53. Ey Resûlüm! Kalplerinde nifak marazı olanları görürsün ki onlar, kâfirlerle dostluk yapmak hususunda yarışırlar ve ″Bize zararlarının dokunmasından korkarız″ diye mâzeret gösterirler. Umulur ki Allah’u Teâlâ, Müslümanlara bir fetih ihsan eder veya katından, münâfıkların gizlediklerini ortaya çıkaran bir emir gönderir de, onlar da nefislerinde gizledik­leri nifâka pişman olurlar.* O zaman îman edenler derler ki: ″Sizinle beraberiz diye en ağır yeminleriyle Allah‘a yemin edenler bunlar mı?″ Onların amelleri bâtıl oldu. Böylece hüsrâna uğrayanlardan oldular.″

İzah: Bu âyetler, Yahudi ve Hristiyanları dost edi­nen ve Mü’minleri aldatan münâfıklar hakkında nâzil olmuştur. Münâfıklar, kuvvet kâfirlerin eline geçtiğinde, hemen kâfirlerin safına geçerler. Kuvvet Müslümanlara geçince de, yemin ederek biz zâten sizinle beraberdik, derler.

Yine Âyet-i Kerîme’de: ″Umulur ki Allah’u Teâlâ, Müslümanlara bir fetih ihsan eder veya katından, münâfıkların gizlediklerini ortaya çıkaran bir emir gönderir de, onlar da nefislerinde gizledik­leri nifâka pişman olurlar″ diye buyrulmaktadır. Burada, ″Umulur ki″ diye tercüme edilen kelime, Allah’u Teâlâ için kullanıldığında, ″Muhakkak ki″ mânâsını ifade eder. Yani, ″Muhakkak ki Allah’u Teâlâ, Müslümanlara bir fetih ihsan eder…″ demektir.

Nitekim Kâtade Hazretlerine göre burada zikredilen ″Fetih″ten maksat, Allah’u Teâlâ’nın vereceği hü­kümdür. Süddî Hazretlerine göre ise Mekke’nin fethidir.

Bu hususta İmam Taberî diyor ki: Fetih kelimesi Arapça’da, ″Hüküm vermek″ mânâsına gelir. Ancak buradaki fethin, Mekke’nin fethi mânâsına gelmesi de mümkündür. Zîrâ Allah’u Teâlâ’nın, Müslümanlarla kâfirler arasında verdiği en büyük hükümlerden biri de Mekke’nin fethedilmesine dair verdiği hükümdür. Allah’u Teâlâ bü hükmüyle küfür ve nifak ehli­ne, sözünü mutlaka yücelteceğine ve kâfirlerin tuzaklarını mutlaka etkisiz hale getireceğine dair hükmünü vermiştir.