NAHL SÛRESİ

﴿ وَيَجْعَلُونَ لِلّٰهِ الْبَنَاتِ سُبْحَانَهُۙ وَلَهُمْ مَا يَشْتَهُونَ ﴿٥٧﴾ وَاِذَا بُشِّرَ اَحَدُهُمْ بِالْاُنْثٰى ظَلَّ وَجْهُهُ مُسْوَدًّا وَهُوَ كَظ۪يمٌۚ ﴿٥٨﴾ يَتَوَارٰى مِنَ الْقَوْمِ مِنْ سُٓوءِ مَا بُشِّرَ بِه۪ۜ اَيُمْسِكُهُ عَلٰى هُونٍ اَمْ يَدُسُّهُ فِي التُّرَابِۜ اَلَا سَٓاءَ مَا يَحْكُمُونَ ﴿٥٩﴾

57-59. Onlar, Allah’a kızlar isnat ederler. Hâşâ! O, bundan uzaktır. Kendilerine ise sevdiklerini (erkek çocuklarını) isnat ederler.* Halbuki onlardan biri, kız çocuğu ile müjdelendiği zaman, içi öfkeyle dolar ve yüzü kapkara kesilir.* Kendisine verilen müjdenin kötülüğünden dolayı utanarak kavminden gizlenir. O çocuğu aşağılık duygusu içinde yanında mı tutsun, yoksa diri diri toprağa mı gömsün? diye düşünür. Dikkat edin! Verdikleri hüküm ne kötüdür.

İzah: Müşrikler: ″Melekler, Allah’ın kızlarıdır″ diye iftirada bulunmuş, kendi kızları doğunca da onları diri diri toprağa gömdükleri olmuştur. Allah’u Teâlâ bu âyette, müşriklere hitap ederek, kendileri için hoşlanmadıkları şeyleri Allah’a nasıl isnada kalkıştıklarını beyan edip, çelişkilerini ortaya koymuştur.

Câhiliye Araplarının kız çocuklarını öldürdükleri, diri diri toprağa gömdükleri birçok Âyet-i Kerîme’de beyan edilmiştir.

Bu hususta şu hâdise nakledilmektedir:

Resûlullah Sallallâhu aleyhi ve sellem bir gün Mescid-i Nebevî’de sohbet ederken bir Sahâbî: ″Yâ Resûlallah! Benim câhiliye döneminde, İslâm olmadan önce öyle bir günahım var ki hatırladıkça ağlıyor ve kendimden geçiyorum″ dedi ve olayı şöyle anlattı:

- Bir kızım dünyâya gelmişti. Câhiliye âdeti olarak kız çocuğumun olması beni rencide ediyordu. Kızımı en kısa zamanda öldürmem gerekiyordu. Bugün yarın derken kızım üç dört yaşlarına gelmişti. Artık aklı eriyor, gülüyor ve oynuyordu. Eşime; kızı hazırla dayısına götüreceğim, dedim. Dayısına götürmek, büyüklerin bildiği bir şifre idi. Kızı diri diri kumlara gömerek öldürmek anlamına geliyordu. Annesi kızımı ağlaya ağlaya giydirdi, süsledi. Onu kucakladı ve ağlayarak onunla vedalaştı. Kızımı aldım şehrin dışına götürdüm. Derin bir çukur kazdım. Kızımı o çukura attım. Fakat kızımın elleri çukurun kenarındaki bir kayaya takıldı. Kızım düşmemek için kayaya tutunmuştu. Ayağımla insafsızca elini ezerek düşmesini sağladım. Kızım, ″Babacığım!″ diyerek düştü ve ağlaya ağlaya kızımın üstünü kumlarla örterek öldürdüm.

Bu esnada Resûlullah Sallallâhu aleyhi ve sellem ve beraberindeki Ashâb-ı Kirâm da ağladılar. Sanki olay o anda olmuş gibi herkes gözyaşı döküyordu.

Resûlullah Sallallâhu aleyhi ve sellem, adama: ″Bir daha anlat″ dedi. Adam aynı olayı ağlayarak bir daha anlattı. Yine Resûlullah Sallallâhu aleyhi ve sellem ve beraberindekiler ağladılar. Bir müddet sonra Resûlullah Sallallâhu aleyhi ve sellem, adama: ″Bir daha anlat″ dedi. Adam bu olayı üçüncü kez hem ağladı hem anlattı. Resûlullah Sallallâhu aleyhi ve sellem ve beraberindekiler yine ağladılar.

Sahâbe-i Kirâm’dan birisi: ″Yâ Resûlallah bu olayı niçin tekrar tekrar anlattırıp hem kendini hem bizleri üzüyorsun?″ dedi. Bunun üzerine Resûlullah Sallallâhu aleyhi ve sellem: ″İslâm’dan önce nasıldınız? İslâm’dan sonra nasıl oldunuz. İslâm’ın sizi nerden nereye getirdiğini unutmayasınız, diye tekrar tekrar anlattırdım″ buyurdu.[1]

Yine nakledildiğine göre, Hz. Ömer Radiyallâhu anhu câhiliye döneminde yaptıklarını şöyle anlatır:

Câhiliye döneminde iki olay vardır ki, birini hatırlayınca gülerim. Birini hatırlayınca da ağlarım. Yâ Ömer! Bunlar nedir? diye sorulunca buyurdu ki:

- Hatırlayınca gülerim, dediğim: ″Câhiliye döneminde yolculuğa çıktığımızda ve diğer zamanlarda bizi korusun diye helvadan put yapardık ve ona tapardık, acıkınca da onları yerdik.″ İşte bunu hatırladıkça gülerim.″

- Hatırladıkça ağlarım diye söylediğim de: ″Bizler câhiliye döneminde kız çocuklarını bir utanç sebebi sayardık. Birinin kızı olduğu zaman o insanla alay edilirdi. Benim de bir kızım olmuştu. Belli bir yaşa kadar onu büyüttüm. Ama bir gün onu götürüp bir çukur kazdım. Onu, içine yatırdım ve üzerini toprakla kapatıyordum. Diri diri gömdüğüm o masum yavrucak da, benim elbisemdeki ve sakalımdaki tozları elleriyle temizliyordu. Ben ise bu kadar babasına düşkün evlâdımı gömmeye devam ettim ve o masum yavruyu diri diri gömerek öldürdüm.″ İşte bu olayı da hatırladıkça ağlarım.


[1] Bakınız: Sünen-i Dârimî, Mukaddime 1.