TEVBE SÛRESİ

﴿ مَا كَانَ لِلْمُشْرِك۪ينَ اَنْ يَعْمُرُوا مَسَاجِدَ اللّٰهِ شَاهِد۪ينَ عَلٰٓى اَنْفُسِهِمْ بِالْكُفْرِۜ اُو۬لٰٓئِكَ حَبِطَتْ اَعْمَالُهُمْۚ وَفِي النَّارِ هُمْ خَالِدُونَ ﴿١٧﴾ اِنَّمَا يَعْمُرُ مَسَاجِدَ اللّٰهِ مَنْ اٰمَنَ بِاللّٰهِ وَالْيَوْمِ الْاٰخِرِ وَاَقَامَ الصَّلٰوةَ وَاٰتَى الزَّكٰوةَ وَلَمْ يَخْشَ اِلَّا اللّٰهَ فَعَسٰٓى اُو۬لٰٓئِكَ اَنْ يَكُونُوا مِنَ الْمُهْتَد۪ينَ ﴿١٨﴾

17-18. Müşriklerin, küfürlerine kendileri de şâhit oldukları halde, Allah’ın mescitlerini imar etmeleri câiz değildir. Onlar, amelleri bâtıl ve kendileri de Cehennemde ebedî kalacak olan kimselerdir.* Allah’ın mescitlerini ancak Allah’a ve âhiret gününe îman eden, namazlarını kılan, zekâtlarını veren ve Allah’tan başka kimseden korkmayan kimseler imar eder. İşte hidâyet üzere oldukları umulanlar bunlardır.

İzah: Kureyşlilerin: ″Biz, Harem’in sâkinleriyiz. Hacılara su veren-leriz. Beytullah’ı imar edenleriz. Hiçbir kimse bizden üstün olamaz″ deme­leri üzerine bu Âyet-i Kerîme inmiş, Allah’u Teâlâ, Beytullah’ı ve diğer mescitleri ancak hakkıy­la îman eden, Allah’ın emirlerini yerine getiren ve Allah’tan korkan Mü’minlerin, gerçek mânâda imar edeceklerini beyan etmiştir.

Allah’ın rızâsına uygun olarak imar edilen mescitler, ancak âyette sayılan sıfatlara sahip olanlar tarafından imar edilenlerdir. Yoksa Allah’ın mescitleri, başka şekillerde zorla veya utandırılarak isteme yoluyla yahut fâsık ve münâfıkların eliyle imar edilirse, bu Allah’ın rızâsına uygun olmaz.

Gönül hoşluğu ile verilmeyen malın haram olduğuna dair Resûlullah Sallallâhu aleyhi ve sellem Vedâ Hutbesi’nde şöyle buyurmuştur:

أَنَّ كُلَّ مُسْلِمٍ أَخٌ لِلْمُسْلِمِ وَأَنَّ الْمُسْلِمِينَ اِخْوَةٌ فَلَا يَحِلُّ لِاِمْرِئِ مِنْ أَخِيهِ اِلَّا مَا أَعْطَاهُ عَنْ طِيبِ نَفْسٍ مِنْهُ فَلَا تَظْلِمُنَّ أَنَفْسَكُمْ (حم)

Ey Müslümanlar! Sözümü iyi dinleyin ve iyi belleyin! Müslüman, Müslümanın kardeşidir, böylece bütün Müslümanlar kardeştir. Kişiye, kardeşinin malı, kendisi onu gönül hoşluğu ile vermiş olmadıkça helâl olmaz! Kardeşinizin malını onun gönlü olmadan alarak nefislerinize zulmetmeyin.″[1]

İnsanların rızâsı olmadan utandırılarak ellerinden alınan malın gasp edilmiş mal gibi haram olduğu fıkıh kitaplarında işlenmiş ve bu hususta ulemâ arasında icmâ olduğu şöyle beyan edilmiştir:

أَلَا تَرٰى اِلَى حِكَايَةِ الْإِجْمَاعِ عَلَى أَنَّ مَنْ أُخِذَ مِنْهُ شَيْءٌ عَلَى سَبِيلِ الْحَيَاءِ مِنْ غَيْرِ رِضَا مِنْهُ بِذَلِكَ لَا يَمْلِكُهُ الْآخِذُ وَعَلَّلُوهُ بِأَنَّ فِيهِ إكْرَاهًا بِسَيْفِ الْحَيَاءِ فَهُوَ كَالْإِكْرَاهِ بِالسَّيْفِ الْحِسِّيِّ بَلْ كَثِيرُونَ يُقَابِلُونَ هَذَا السَّيْفَ.

″Kendisinin rızâsı olmaksızın utandırılarak kimden bir şey alınırsa, onu alan kişi o malın sahibi değildir, o mal ona helâl olmaz. Bu hükmün sebebi de, burada utandırma yoluyla yapılan bir zorlama olduğundandır. Bu da gerçek kılıçla gasp edilen mal gibidir. Hattâ insanların çoğunun, bu şekilde utandırılarak malları ellerinden alınmaktadır.″[2]

İşte gönül hoşluğu olmadan utandırılarak insanlardan alınan mal ve para kesin olarak haramdır. Dolayısıyla bu şekilde elde edilen mal ve para ile cami ve benzeri hiçbir hayır işi yapılamaz. Ancak insanlar gönül hoşluğu ile kendiliğinden, ″O hayır işinde benim de bir katkım olsun″ diye az veya çok bir yardımda bulunmak isterlerse, bu kişilerin yapacağı hayra mâni olunmaz.

Mescitler yapılırken dikkat edilmesi gereken hususlardan biri de Peygamberimiz Sallallâhu aleyhi ve sellem tarafından şöyle beyan edilmiştir:

مَا أُمِرْتُ بِتَشْيِيدِ الْمَسَاجِدِ (د عن ابن عباس)

″Benden mescitleri süslemem istenmedi.″[3]

Allah için mescit yaptıranların mükâfatına dair de Peygamberimiz Sallallâhu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:

مَنْ بَنَى مَسْجِدًا يَبْتَغِي بِهِ وَجْهَ اللّٰهِ بَنَى اللّٰهُ لَهُ مِثْلَهُ فِي الْجَنَّةِ (خ عن عثمان بن عفان)

″Kim Allah rızâsı için mescit yaparsa, Allah’u Teâlâ benzerini onun için Cennette inşaa eder.″[4]

Nakledilen bir Hadis-i Kudsî’de de, Allah’ın evi olan mescitleri imar edenlerin faziletine dair Allah’u Teâlâ şöyle buyurmuştur:

إِنِّي لَأَهِمُّ بِأَهْلِ الْأَرْضِ عَذَابًا فَإِذَا نَظَرْتُ إِلَى عُمَّارِ بُيُوتِي وَالْمُتَحَابِّينَ فِيَّ وَإِلَى الْمُسْتَغْفِرِينَ بِالْأَسْحَارِ صَرَفْتُ عَنْهُمْ (هب عن انس بن مالك)

″Muhakkak ki Ben, yeryüzü ahâlisine azap vermeye niyetlenirim. Ancak evlerimi imar edenleri, Benim için birbirlerini sevenleri ve seherlerde istiğfar edenleri gördüğümde bundan vazgeçerim.″[5]

Ayrıca Peygamberimiz Sallallâhu aleyhi ve sellem, mescit ve diğer hayırları yapanlara âhirette büyük mükâfatlar verileceğini bildirerek, şöyle buyurmuştur:

إِنَّ مِمَّا يَلْحَقُ الْمُؤْمِنَ مِنْ عَمَلِهِ وَحَسَنَاتِهِ بَعْدَ مَوْتِهِ عِلْمًا عَلَّمَهُ وَنَشَرَهُ وَوَلَدًا صَالِحًا تَرَكَهُ وَمُصْحَفًا وَرَّثَهُ أَوْ مَسْجِدًا بَنَاهُ أَوْ بَيْتًا لِابْنِ السَّبِيلِ بَنَاهُ أَوْ نَهْرًا أَجْرَاهُ أَوْ صَدَقَةً أَخْرَجَهَا مِنْ مَالِهِ فِي صِحَّتِهِ وَحَيَاتِهِ يَلْحَقُهُ مِنْ بَعْدِ مَوْتِهِ (ه عن ابى هريرة)

″Bir Mü’min kişiye, öldükten sonra amelinden ve yaptığı iyiliklerinden ulaşacak şeyler: Kendisinden sonraya bıraktığı ilim, geride bıraktığı sâlih evlat, mîras olarak bıraktığı Mushaf-ı Şerif, yaptırdığı mescit, yolcuların barınması için inşaa ettiği misâfirhâne, akıttığı su, sağlığı tam yerinde iken malından çıkarıp verdiği sadakadır. Bunlardan hangisini yapmış ise öldükten sonra da, onun sevabı kendisine ulaşır.″[6]

Yine Âyet-i Kerîme’de: ″İşte hidâyet üzere oldukları umulanlar bunlardır″ diye buyrulmaktadır. Burada Allah tarafından beyan edilen ″Umulanlar″ ifadesi, ihtimal değil ″Kesinlik″ ifade eder. Yani Bunlar, muhakkak ki kurtuluşa erenlerdir″ demektir.


[1] Ahmed b. Hanbel, Müsned No: 19774.

[2] el-Fetava’l-Fıkhiyye el-Kübrâ, c. 5, s. 219.

[3] Süne-i Ebû Dâvud, Salât 12.

[4] Sahih-i Buhârî Muhtasarı, Tecrid-i Sarih, Hadis No: 280.

[5] Beyhakî, Şuab’ul-Îman, Hadis No: 2814, 8761.

[6] Sünen-i İbn-i Mâce, Mukaddime 20.