ÂL-İ İMRÂN SÛRESİ

﴿ وَاِذْ قَالَتِ الْمَلٰٓئِكَةُ يَا مَرْيَمُ اِنَّ اللّٰهَ اصْطَفٰيكِ وَطَهَّرَكِ وَاصْطَفٰيكِ عَلٰى نِسَٓاءِ الْعَالَم۪ينَ ﴿٤٢﴾ يَا مَرْيَمُ اقْنُت۪ي لِرَبِّكِ وَاسْجُد۪ي وَارْكَع۪ي مَعَ الرَّاكِع۪ينَ ﴿٤٣﴾

42-43. Ey Resûlüm! Hatırlat o vakti ki, Cebrâil demişti ki: ″Yâ Meryem! Allah’u Teâlâ seni seçti. Seni temiz kıldı ve seni âlemlerin kadınları üzerine tercih etti.* Yâ Meryem! Rabbin için itaate devam et, secde et ve rükû edenlerle beraber rükû et.″

İzah: Kadınlardan efdal olanlar hakkında Resûlullah Sallallâhu aleyhi ve sellem Hadis-i Şerif’lerinde şöyle buyurmuştur:

لَقَدْ فُضِّلَتْ خَدِيجَةُ عَلَى نِسَاءِ أُمَّتِي كَمَا فُضِّلَتْ مَرْيَمُ عَلَى نِسَاءِ الْعَالَمِينَ (طب عن عمار بن ياسر)

″Meryem, diğer kadınların en seçkini olduğu gibi, Hatice’de benim ümmetimin kadınlarının en seçkinidir.″[1]

خَيْرُ نِسَاءِ الْعَالَمِينَ مَرْيَمُ بنتُ عِمْرَانَ وَآسِيَةُ بنتُ مُزَاحِمٍ وَخَدِيجَةُ بنتُ خُوَيْلِدٍ وَفَاطِمَةُ بنتُ مُحَمَّدٍ عَلَيْهِ السَّلَامُ (ت طب عن انس)

Bütün kadınların içinde en hayırlı olanları: ″Meryem Bint-i İmrân, Firavun’un hanımı Âsiye Bint-i Müzâhim, Hatice Bint-i Hüveylid ve Fâtıma Bint-i Muhammed Aleyhisselâm’dır.″[2]

سَيِّداتُ نِسَاءِ أَهْلِ الْجَنَّةِ بَعْدَ مَرْيَمَ بنتِ عِمْرَانَ، فَاطِمَةُ، وَخَدِيجَةُ، وَآسِيَةُ امْرَأَةُ فِرْعَوْنَ (طب عن ابن عباس)

″Cennet ehli olan kadınların efendileri; Meryem Bint-i İmrân, Fâtıma, Hatice ve Firavun’un hanımı Âsiye’dir.″[3]

Ayrıca Ebû Mûsâ el-Eş’ari Radiyallâhu anhu’dan nakledilen şu Hadis-i Şerif’te, efdal olan kadınlar arasında Hz. Âişe annemizin ismi de şöyle geçmektedir:

كَمُلَ مِنْ الرِّجَالِ كَثِيرٌ وَلَمْ يَكْمُلْ مِنْ النِّسَاءِ إِلَّا مَرْيَمُ ابْنَةُ عِمْرَانَ وَآسِيَةُ امْرَأَةُ فِرْعَوْنَ وَفَضْلُ عَائِشَةَ عَلَى النِّسَاءِ كَفَضْلِ الثَّرِيدِ عَلَى سَائِرِ الطَّعَامِ (ت عن ابى موسى)

″Erkeklerin içinde kâmil olanlar çoktur. Kadınların içinde de kâmil olan ancak; Meryem Bint-i İmrân ve Firavun’un hanımı Âsiye’dir. Âişe’nin de diğer kadınlardan üstünlüğü, tirit’in diğer yemeklerden üstünlüğü gibidir.″[4]

﴿ اِذْ قَالَتِ الْمَلٰٓئِكَةُ يَا مَرْيَمُ اِنَّ اللّٰهَ يُبَشِّرُكِ بِكَلِمَةٍ مِنْهُۗ اِسْمُهُ الْمَس۪يحُ ع۪يسَى ابْنُ مَرْيَمَ وَج۪يهًا فِي الدُّنْيَا وَالْاٰخِرَةِ وَمِنَ الْمُقَرَّب۪ينَۙ ﴿٤٥﴾ وَيُكَلِّمُ النَّاسَ فِي الْمَهْدِ وَكَهْلًا وَمِنَ الصَّالِح۪ينَ ﴿٤٦﴾

45-46. Ey Resûlüm! Hatırlat o vakti ki, Cebrâil demişti ki: ″Yâ Meryem! Allah’u Teâlâ seni kendi katından bir kelime ile (emriyle meydana gelecek olan bir çocukla) müjdeler. Onun ismi, Meryem oğlu Îsâ Mesih’tir. Dünyâda da âhirette de şânı yücedir, hem de Allah’a en yakın olanlardandır.* Beşikte iken de, yetişkin iken de insanlarla konuşacaktır. Ve o, sâlihlerdendir.″

İzah: Bu Âyet-i Kerîme’de Hz. Îsâ, ″Mesih″ olarak sıfatlandırılmıştır. Bu kelime ″Silme″ mânâsına gelen kelimeden türetilmiştir. Hz. Îsâ’ya bu sıfatın verilmesinin sebebi, Allah’u Teâlâ’nın onu günahların­dan arındırmasından ve kötülükleri ondan silip gidermesinden dolayıdır. Hz. Îsâ’ya ″Meryem oğlu″ denmesinin se­bebi de, hem Hz. Îsâ’nın Allah’ın oğlu olduğunu iddia eden Hristiyanlara; hem de onun, gayr-i meşrû bir çocuk olduğunu iddia eden Yahudilere cevap vermek içindir. Zîrâ o, Hristiyanların iddia ettikleri gibi Allah’ın oğlu değil, Meryem’in oğludur. Yahudilerin iddia ettikleri gibi gayr-i meşrû bir çocuk değil, Allah’ın emriyle Hz. Meryem’den, babasız olarak meydana gelmiş bir çocuktur.

Âyette geçtiği üzere Allah’a en yakın olup, Cennet-i Naîm’de olanlar hakkında geniş bilgi için de Sûre-i Vâkıa, Âyet 10-12 ve izahlarına bakınız.

Îsâ Aleyhisselâm’ın beşikte iken konuştuğuna dair de Allah’u Teâlâ Sûre-i Meryem, Âyet 27-33’te şöyle buyurmuştur:

Meryem, çocuğuyla beraber kavmine geldi. Kavmi dediler ki: ″Yâ Meryem! Çok fenâ bir şey yaptın.* Ey Hârun’un kız kardeşi! Senin baban kötü bir adam değildi ve annen de iffetsiz bir kadın değildi.″* Bunun üzerine Meryem: ″Onunla konuşun″ diye çocuğu işâret etti. Kavmi: ″Beşikteki bir ço­cukla nasıl konuşuruz?″ dediler.* Bebek dedi ki: ″Şüphesiz ben, Allah’ın kuluyum. O, bana kitap verdi, beni Peygamber kıldı,* beni her nerede olsam mübârek kıldı, hayatta olduğum müddet namaz ve zekât ile emretti,* beni anneme itaatkâr kıldı, beni cebbâr ve isyankâr kılmadı.* Doğduğum gün, öldüğüm gün ve diriltildiğim gün bana selâm olsun!″

﴿ قَالَتْ رَبِّ اَنّٰى يَكُونُ ل۪ي وَلَدٌ وَلَمْ يَمْسَسْن۪ي بَشَرٌۜ قَالَ كَذٰلِكِ اللّٰهُ يَخْلُقُ مَا يَشَٓاءُۜ اِذَا قَضٰٓى اَمْرًا فَاِنَّمَا يَقُولُ لَهُ كُنْ فَيَكُونُ ﴿٤٧﴾ وَيُعَلِّمُهُ الْكِتَابَ وَالْحِكْمَةَ وَالتَّوْرٰيةَ وَالْاِنْج۪يلَۚ ﴿٤٨﴾ وَرَسُولًا اِلٰى بَن۪ٓي اِسْرَٓا ئ۪لَ اَنّ۪ي قَدْ جِئْتُكُمْ بِاٰيَةٍ مِنْ رَبِّكُمْۙ اَنّ۪ٓي اَخْلُقُ لَكُمْ مِنَ الطّ۪ينِ كَهَيْـَٔةِ الطَّيْرِ فَاَنْفُخُ ف۪يهِ فَيَكُونُ طَيْرًا بِاِذْنِ اللّٰهِۚ وَاُبْرِئُ الْاَكْمَهَ وَالْاَبْرَصَ وَاُحْيِ الْمَوْتٰى بِاِذْنِ اللّٰهِۚ وَاُنَبِّئُكُمْ بِمَا تَأْكُلُونَ وَمَا تَدَّخِرُونَۙ ف۪ي بُيُوتِكُمْۜ اِنَّ ف۪ي ذٰلِكَ لَاٰيَةً لَكُمْ اِنْ كُنْتُمْ مُؤْمِن۪ينَۚ ﴿٤٩﴾ وَمُصَدِّقًا لِمَا بَيْنَ يَدَيَّ مِنَ التَّوْرٰيةِ وَلِاُحِلَّ لَكُمْ بَعْضَ الَّذ۪ي حُرِّمَ عَلَيْكُمْ وَجِئْتُكُمْ بِاٰيَةٍ مِنْ رَبِّكُمْ فَاتَّقُوا اللّٰهَ وَاَط۪يعُونِ ﴿٥٠﴾ اِنَّ اللّٰهَ رَبّ۪ي وَرَبُّكُمْ فَاعْبُدُوهُۜ هٰذَا صِرَاطٌ مُسْتَق۪يمٌ ﴿٥١﴾

47-51. Meryem: ″Yâ Rabbi! Bana hiçbir insan dokunmadığı halde, çocuğum nasıl olur?″ deyince, Cebrâil dedi ki: Allah’u Teâlâ dilediğini böyle yaratır. Bir şeyin olmasını istediği zaman, ona sâdece ″Ol″ der, o da hemen oluverir.* Allah’u Teâlâ ona kitabı, hikmeti, Tevrat’ı ve İncil’i öğretecektir.* Ve onu İsrailoğullarına Peygamber olarak gönderecektir. O da, onlara şöyle der: ″Ben size Rabbinizden mûcizeler ile geldim. Ben size çamuru kuş şeklinde yaparım ve ona üflerim. O da Allah’ın izniyle kuş olur, uçar. Anadan doğma körlerin gözlerini açar ve ebraslıları (vücudunda beyaz lekeler çıkan hastaları) bu illetten kurtarırım ve Allah’ın izniyle ölüleri diriltirim. Yediğiniz ve evlerde sakladığınız şeyleri size haber veririm. Eğer îman ederseniz, bunlar sizin için elbette birer mûcizedir.* Benden evvel nâzil olan Tevrat’ı tasdik eder ve Tevrat’ta size haram olanlardan bir kısmının helâl olduğunu beyan eder olduğum halde, Allah tarafından apaçık âyetler ile size geldim. Allah’tan korkun ve bana itaat edin.* Muhakkak ki Allah’u Teâlâ, benim de Rabbimdir, sizin de Rabbinizdir. Artık O’na ibâdet edin, doğru yol budur.″

İzah: Bu Âyet-i Kerîme’de Allah’u Teâlâ, Hz. Îsâ’nın çamurdan yaptığı kuşa üflemesiyle kuşun (yarasanın) canlanıp uçması, anadan doğma körlerin gözlerini açması, ebraslıları iyi etmesi ve ölüleri diriltmesi ve evde yedikleri yemekleri onlara haber vermesi gibi bir kısım mûcizelerini zikretmektedir.

Âyet-i Kerîme’de geçen kitap ve hikmet ilmi hakkında geniş bilgi için Sûre-i Bakara, Âyet 151 ve izahına bakınız.


[1] Kenz’ul-Ummal, Hadis No: 34347.

[2] Taberânî, Mu’cem’ul-Kebir, Hadis No: 18437; Sünen-i Tirmizî, Menâkib 55.

[3] Taberânî, Mu’cem’ul-Kebir, Hadis No: 12013.

[4] Sünen-i Tirmizî, Taam 30.