﴿وَاِذْ جَعَلْنَا الْبَيْتَ مَثَابَةً لِلنَّاسِ وَاَمْنًاۜ وَاتَّخِذُوا مِنْ مَقَامِ اِبْرٰه۪يمَ مُصَلًّىۜ وَعَهِدْنَٓا اِلٰٓى اِبْرٰه۪يمَ وَاِسْمٰع۪يلَ اَنْ طَهِّرَا بَيْتِيَ لِلطَّٓائِف۪ينَ وَالْعَاكِف۪ينَ وَالرُّكَّعِ السُّجُودِ

125. O vakti de hatırlat ki, Kâbe’yi insanlar için sevap kazanılan ve emin bir yer kıldık. Mü’minlere: ″Makâm-ı İbrâhim’de bir namaz kılma yeri edinin″ dedik. Tavaf edenler, orada ibâdet niyetiyle kalanlar ve rükû ve secde edenler (namaz kılanlar) için Kâbe’nin temiz tutulmasını da, İbrâhim ve İsmâil‘e emrettik.

İzah: Bu Âyet-i Kerîme’nin nüzul sebebi Enes Radiyallâhu anhu’dan şöyle nakledilmiştir:

أَنَّ عُمَرَ بْنَ الْخَطَّابِ رَضِىَ اللّٰهُ عَنْهُ قَالَ يَا رَسُولَ اللّٰهِ لَوْ صَلَّيْنَا خَلْفَ الْمَقَامِ فَنَزَلَتْ {وَاتَّخِذُوا مِنْ مَقَامِ إِبْرَاهِيمَ مُصَلًّى} (ت عن انس)

Ömer b. el-Hattab Radiyallâhu anhu: ″Yâ Resûlallah! Makâm-ı İbrâhim arkasında namaz kılabilsek?″ deyince, ″… Makâm-ı İbrâhim’de bir namaz kılma yeri edinin…″ diye geçen Sûre-i Bakara, Âyet 125 nâzil oldu.[1]

Makâm-ı İbrâhim: İbrâhim Aleyhisselâm’ın Kâbe’yi yaparken üzerine bastığı ve ayaklarının izinin bulunduğu taşın adıdır. İbrâhim Aleyhisselâm, Kabe’yi tamamlayınca Allah’ın emriyle bu taşın üzerine çıkıp bütün insanları hacca dâvet etmiştir. Allah’u Teâlâ onun sesini, yer yüzündeki herkese duyurmuştur.[2]

Tavaftan sonra namaz kılmak vâciptir. Bu namaz, tavaf namazıdır. Hanefi Mezhebi‘ne göre, bu namaz kerahat vakitlerine rastlarsa kılınmaz, beklenir ve kerahat vakti çıktıktan sonra kılınır.

Bu hususta Câbir Radiyallâhu anhu şu Hadis-i Şerif’i nakletmiştir:

أَنَّ النَّبِيَّ صَلَّى اللّٰهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ حِينَ قَدِمَ مَكَّةَ طَافَ بِالْبَيْتِ سَبْعًا وَأَتَى الْمَقَامَ فَقَرَأَ {وَاتَّخِذُوا مِنْ مَقَامِ إِبْرَاهِيمَ مُصَلًّى} فَصَلَّى خَلْفَ الْمَقَامِ ثُمَّ أَتَى الْحَجَرَ فَاسْتَلَمَهُ ثُمَّ قَالَ نَبْدَأُ بِمَا بَدَأَ اللّٰهُ بِهِ فَبَدَأَ بِالصَّفَا وَقَرَأَ {إِنَّ الصَّفَا وَالْمَرْوَةَ مِنْ شَعَائِرِ اللّٰهِ} (ت عن جابر)

Peygamberimiz Sallallâhu aleyhi ve sellem Mekke’ye girdiğinde Beytullah’ı yedi şavt ile tavaf etti. Sonra Makâm-ı İbrâhim’e geldi ve Sûre-i Bakara, Âyet 125’teki: ″… Makâm-ı İbrâhim’de bir namaz kılma yeri edinin…″ buyruğunu okudu ve Makâm-ı İbrâhim’in arkasında namaz kıldı. Sonra Hacer’ül Esved’e gelerek onu isti’lam etti (öptü). Sonra ″Say’a, Allah’u Teâlâ‘nın ilk zikrettiği yerden başlayalım″ buyurdu, say’a Safâ‘dan başladı ve ″Şüphesiz Safâ ile Merve, Allah’ın nişânelerindendir…″ diye devam eden Sûre-i Bakara, Âyet 158’i okudu.[3]

Tavaf namazında Resûlullah Sallallâhu aleyhi ve sellem’in hangi sûreleri okuduğuna dair Câbir Radiyallâhu anhu şöyle buyurmuştur:

أَنَّ رَسُولَ اللّٰهِ صَلَّى اللّٰهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ قَرَأَ فِي رَكْعَتَيْ الطَّوَافِ بِسُورَتَيْ الْإِخْلَاصِ قُلْ يَا أَيُّهَا الْكَافِرُونَ وَقُلْ هُوَ اللّٰهُ أَحَدٌ (ت عن جابر بن عبد اللّٰه)

″Resûlullah Sallallâhu aleyhi ve sellem iki rek’at olan tavaf namazında (birinci rek’atta) Kâfirun Sûresi’ni ve (ikinci rek’atta) İhlas Sûresi’ni okurdu.″[4]

Makâm-ı İbrâhim hakkında Resûlullah Sallallâhu aleyhi ve sellem Hadis-i Şerif’lerinde şöyle buyurmuştur:

مَنْ طَافَ بِهَذَا الْبَيْتِ سَبْعًا وَصَلَّى خَلْفَ الْمَقَامِ رَكْعَتَيْنِ وَشَرِبَ مِنْ مَاءِ زَمْزَمَ غُفِرَتْ لَهُ ذُنُوبُهُ بَالِغَةً مَا بَلَغَتْ (الديلمى وابن النجار عن جابر)

″Kim, Beytullah’ı yedi şavt ile tavaf ettikten sonra Makâm-ı İbrâhim arkasında iki rek’at namaz kılar ve Zemzem suyundan içerse günahları ne kadar çok olursa olsun Allah’u Teâlâ hepsini affeder.″[5]

إِنَّ الرُّكْنَ وَالْمَقَامَ يَاقُوتَتَانِ مِنْ يَاقُوتِ الْجَنَّةِ طَمَسَ اللّٰهُ نُورَهُمَا وَلَوْ لَمْ يَطْمِسْ نُورَهُمَا لَأَضَاءَتَا مَا بَيْنَ الْمَشْرِقِ وَالْمَغْرِبِ (ت عن عبد اللّٰه بن عمرو)

″Muhakak ki, Hacer’ül-Esved ile Makâm-ı İbrâhim, Cennetten gönderilen yâkutlardandır. Allah onların parlaklığını yok etmiştir. Şâyet o iki taşın parlaklığını söndürmeseydi, doğudan batıya her şeyi aydınlatırdı.″ [6]

Ebû Bekr b. Ebî Mûsâ’dan nakledildiğine göre, İbn-i Abbas Radiyallâhu anhumâ’ya, ″Namaz mı, yoksa tavaf mı daha faziletlidir″ diye sorulunca, şöyle buyurmuştur: ″Mekke halkı için namaz daha faziletlidir, başka şehirlerden gelenler için tavaf daha faziletlidir.″[7]


[1] Sünen-i Tirmizî, Tefsir’ul-Kur’ân 3.

[2] Bu hususta Sûre-i Hacc, Âyet 27 ve izahına bakınız.

[3] Sünen-i Tirmizî, Tefsir’ul-Kur’ân 3, Hac 38.

[4] Sünen-i Tirmizî, Hac 43.

[5] Râmûz’ul-Ehâdîs, s. 428/11.

[6] Sünen-i Tirmizî, Hac 49.

[7] Celâleddin es-Suyûtî, ed-Dürr’ül-Mensûr, c. 1, s. 502.