TÂHÂ SÛRESİ

﴿ وَيَسْـَٔلُونَكَ عَنِ الْجِبَالِ فَقُلْ يَنْسِفُهَا رَبّ۪ي نَسْفًاۙ ﴿١٠٥﴾ فَيَذَرُهَا قَاعًا صَفْصَفًاۙ ﴿١٠٦﴾ لَا تَرٰى ف۪يهَا عِوَجًا وَلَٓا اَمْتًا ﴿١٠٧﴾ يَوْمَئِذٍ يَتَّبِعُونَ الدَّاعِيَ لَا عِوَجَ لَهُۚ وَخَشَعَتِ الْاَصْوَاتُ لِلرَّحْمٰنِ فَلَا تَسْمَعُ اِلَّا هَمْسًا ﴿١٠٨﴾

105-108. Ey Resûlüm! Sana dağların ne olacağını sorarlar. De ki: ″Rabbim onları kum gibi savuracak,* yerlerini dümdüz, boş bir halde bırakacak.″* Artık orada ne bir çukur, ne de bir tümsek görebilirsin.* O gün halk, hiçbir tarafa sapmadan kendilerini mahşere dâvet edene tâbi olurlar ve sesler, Rahmân’ın heybetinden kısılmıştır. Artık hafif bir sesten başkasını işitemezsin.

İzah: Kıyâmetten sonra bütün insanlar, kendilerini mahşerde toplanmaya çağıran Allah’ın dâvetçisine uyacaklar ve onun dâvetinden kaçamayacaklardır. O gün Rahman olan Allah’ın huzurunda bütün sesler kısılacak, fısıltıdan veya ayak seslerinden başka bir şey işitilmez olacaktır.