HİCR SÛRESİ

﴿ قَالَ فَمَا خَطْبُكُمْ اَيُّهَا الْمُرْسَلُونَ ﴿٥٧﴾ قَالُٓوا اِنَّٓا اُرْسِلْنَٓا اِلٰى قَوْمٍ مُجْرِم۪ينَۙ ﴿٥٨﴾ اِلَّٓا اٰلَ لُوطٍۜ اِنَّا لَمُنَجُّوهُمْ اَجْمَع۪ينَۙ ﴿٥٩﴾ اِلَّا امْرَاَتَهُ قَدَّرْنَٓاۙ اِنَّهَا لَمِنَ الْغَابِر۪ينَ۟ ﴿٦٠﴾

57-60. İbrâhim: ″Ey melekler! Bu müjdeden başka daha ne vazifeniz vardır?″ dedi.* Melekler de dediler ki: ″Biz, mücrim bir kavme (onları helâk etmek için) gönderildik.* Ancak (îman eden) Lût’un ailesi müstesnâ; Biz onların hepsini elbette kurtaracağız.* Lâkin Lût’un zevcesi hâriç. Biz onun (kâfirlerle beraber olması sebebiyle) geride kalıp helâk edilenlerden olmasını takdir ettik.″

İzah: Lût Aleyhisselâm’ın bu kıssası hakkında geniş bilgi için Sûre-i Hûd, Âyet 74-83 ve izahlarına bakınız.

﴿ فَلَمَّا جَٓاءَ اٰلَ لُوطٍۨ الْمُرْسَلُونَۙ ﴿٦١﴾ قَالَ اِنَّكُمْ قَوْمٌ مُنْكَرُونَ ﴿٦٢﴾

61-62. Nihâyet (Lût kavminin azap edilmesiyle) görevli olan melekler, Lût ailesine (evine) geldiler.* Lût, onlara: ″Doğrusu siz tanınmayan kimselersiniz″ dedi.

﴿ قَالُوا بَلْ جِئْنَاكَ بِمَا كَانُوا ف۪يهِ يَمْتَرُونَ ﴿٦٣﴾ وَاَتَيْنَاكَ بِالْحَقِّ وَاِنَّا لَصَادِقُونَ ﴿٦٤﴾ فَاَسْرِ بِاَهْلِكَ بِقِطْعٍ مِنَ الَّيْلِ وَاتَّبِعْ اَدْبَارَهُمْ وَلَا يَلْتَفِتْ مِنْكُمْ اَحَدٌ وَامْضُوا حَيْثُ تُؤْمَرُونَ ﴿٦٥﴾

وَقَضَيْنَٓا اِلَيْهِ ذٰلِكَ الْاَمْرَ اَنَّ دَابِرَ هٰٓؤُ۬لَٓاءِ مَقْطُوعٌ مُصْبِح۪ينَ ﴿٦٦﴾

63-66. Melekler, Lût’a dediler ki: ″Hayır! Biz sana, kavminin şüphe ettikleri azap ile geldik.* Biz sana, hak bir emirle geldik ve şüphesiz biz, bu sözümüzde doğruyuz.* Gecenin bir kısmında ehlini yola çıkar, sen de peşlerinden yürü ve sizden hiçbir kimse arkasına bakmasın. Allah’ın emrettiği tarafa gidin.″* Ve Lût’a şu kesin emri vahyettik ki, sabaha çıkarken o kavmin kökü kesilmiş olacaktır.″

﴿ وَجَٓاءَ اَهْلُ الْمَد۪ينَةِ يَسْتَبْشِرُونَ ﴿٦٧﴾ قَالَ اِنَّ هٰٓؤُ۬لَٓاءِ ضَيْف۪ي فَلَا تَفْضَحُونِۙ ﴿٦٨﴾ وَاتَّقُوا اللّٰهَ وَلَا تُخْزُونِ ﴿٦٩﴾ قَالُٓوا اَوَلَمْ نَنْهَكَ عَنِ الْعَالَم۪ينَ ﴿٧٠﴾ قَالَ هٰٓؤُ۬لَٓاءِ بَنَات۪ٓي اِنْ كُنْتُمْ فَاعِل۪ينَۜ ﴿٧١﴾

67-71. (Melekler, Lût’a geldiği vakit) belde ahâlisi sevinerek (çirkin fiillerini yerine getirmek için) Lût’un evine geldiler.* Lût, onlara dedi ki: ″Bunlar benim misafirlerimdir, beni onlara karşı rezil etmeyin.* Allah’tan korkun, beni hakir ve zelil etmeyin.″* Onlar da Lût’a: ″Biz seni halkla görüşmekten ve işimize karışmandan nehyetmedik mi?″ dediler.* Lût da: ″Eğer (şehvetinizi teskin etmek) istiyorsanız, işte kızlarım!″ dedi.

﴿ لَعَمْرُكَ اِنَّهُمْ لَف۪ي سَكْرَتِهِمْ يَعْمَهُونَ ﴿٧٢﴾ فَاَخَذَتْهُمُ الصَّيْحَةُ مُشْرِق۪ينَۙ ﴿٧٣﴾ فَجَعَلْنَا عَالِيَهَا سَافِلَهَا وَاَمْطَرْنَا عَلَيْهِمْ حِجَارَةً مِنْ سِجّ۪يلٍۜ ﴿٧٤﴾

72-74. Ey Resûlüm! Senin hayatına yemin olsun ki, şüphesiz onlar, sarhoşlukları (azgınlıkları) içinde bocalayıp duruyorlardı.* Nihâyet güneş doğarken, korkunç bir ses onları helâk etti.* Beldelerinin altını üstüne çevirdik. Onların üzerine ateşte pişirilmiş çamurdan taşlar yağdırdık.

İzah: Sûre-i Hicr, Âyet 72 ile ilgili olarak Resûlullah Sallallâhu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:

مَا حَلَفَ اللّٰهُ بِحَيَاةِ أَحَدٍ إِلَّا بِحَيَاةِ مُحَمَّدٍ، قَالَ: {لَعَمْرُكَ اِنَّهُمْ لَف۪ي سَكْرَتِهِمْ يَعْمَهُونَ} وَحَيَاتِكَ يَا مُحَمَّدُ (ابن مردويه عن أبي هريرة)

″Allah’u Teâlâ, Muhammad Sallallâhu aleyhi ve sellem’in hayatı dışında, kimsenin hayatı üzerine yemin etmemiştir. Allah’u Teâlâ, ″Ey Resûlüm! Senin hayatına yemin olsun ki, şüphesiz onlar, sarhoşlukları (azgınlıkları) içinde bocalayıp duruyorlardı″ buyurarak, ″Ey Resûlüm! Senin hayatına yemin olsun ki″ diye yemin etmiştir.[1]

﴿ اِنَّ ف۪ي ذٰلِكَ لَاٰيَاتٍ لِلْمُتَوَسِّم۪ينَ ﴿٧٥﴾

75. Şüphesiz bunda, ferâset sahipleri için elbette ibretler vardır.

İzah: Bu Âyet-i Kerîme ile ilgili olarak Ebû Said Radiyallâhu anhu’dan şu Hadis-i Şerif nakledilmiştir:

قَالَ رَسُولُ اللّٰهِ صَلَّى اللّٰهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ اتَّقُوا فِرَاسَةَ الْمُؤْمِنِ فَإِنَّهُ يَنْظُرُ بِنُورِ اللّٰهِ ثُمَّ قَرَأَ {إِنَّ فِي ذَلِكَ لَآيَاتٍ لِلْمُتَوَسِّمِينَ} (ت عن ابى سعيد الخدرى)

Resûlullah Sallallâhu aleyhi ve sellem: ″Mü’minin ferâsetinden sakının. Çünkü o, Al­lah’ın nûru ile bakar″ diye buyurdu ve daha sonra da: ″Şüphesiz bunda, ferâset sahipleri için elbette ibretler vardır″ mealindeki âyeti okudu.[2]

Mü’minin ferâseti hakkında yine Resûlullah Sallallâhu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:

إنَّ لِلّٰهِ تَعَالَى عِبَادًا يَعْرِفُونَ النَّاسَ بِالتَّوَسُّمِ. (الحكيم والبزار عن أنس)

″Allah’u Teâlâ’nın öyle kulları vardır ki, insanları ferâsetleri ile tanırlar.[3]

﴿ وَاِنَّهَا لَبِسَب۪يلٍ مُق۪يمٍ ﴿٧٦﴾ اِنَّ ف۪ي ذٰلِكَ لَاٰيَةً لِلْمُؤْمِن۪ينَۜ ﴿٧٧﴾ وَاِنْ كَانَ اَصْحَابُ الْاَيْكَةِ لَظَالِم۪ينَۙ ﴿٧٨﴾ فَانْتَقَمْنَا مِنْهُمْۢ وَاِنَّهُمَا لَبِاِمَامٍ مُب۪ينٍۜ۟ ﴿٧٩﴾

76-79. Lût’un beldesinin (Sedum’un) kalıntıları, hâlâ mevcut olan bir yol üzerindedir.* Şüphesiz bunda, Mü’minler için elbette bir ibret vardır.* Ashâb-ı Eyke de elbette zâlimler idi.* Onlardan da intikam aldık. Gerek Sedum gerek Eyke, anayol üzerindedir.

İzah: Lût Aleyhisselâm’ın beldesinin adı Sedum’dur. Eyke de, Şuayb Aleyhisselâm‘ın gönderildiği kavminin yaşadığı şehrin adıdır. Eyke halkı hakkında geniş bilgi için Sûre-i Şuarâ, Âyet 185-189 ve izahına bakınız.


[1] Celâleddin es-Suyûtî, ed-Dürr’ül-Mensûr, c. 8, s. 597.

[2] Sünen-i Tirmizî, Tefsir’ul-Kur’ân 16.

[3] Kenz’ul-Ummal, Hadis No: 30732.