İSRÂ SÛRESİ

﴿ وَاِنْ مِنْ قَرْيَةٍ اِلَّا نَحْنُ مُهْلِكُوهَا قَبْلَ يَوْمِ الْقِيٰمَةِ اَوْ مُعَذِّبُوهَا عَذَابًا شَد۪يدًاۜ كَانَ ذٰلِكَ فِي الْكِتَابِ مَسْطُورًا ﴿٥٨﴾

58. Hiçbir belde yoktur ki, kıyâmet gününden önce Biz onu helâk etmeyelim yahut şiddetli bir azap ile azaplandırmayalım. Bu, kitapta (Levh-i Mahfuz’da) yazılıdır.

İzah: Şüphesiz ki Allah’u Teâlâ’nın, herhangi bir belde halkına azap etmesi, onların hak etmiş oldukları bir cezâdan dolayıdır. Zîrâ Allah’u Teâlâ, hiç kimseye haksızlık etmez. Bu hususta Resûlullah Sallallâhu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:

إِذَا ظَهَرَ الزِّنَا وَالرِّبَا فِي قَرْيَةٍ فَقَدْ أَحَلُّوا بِأَنْفُسِهِمْ عَذَابَ اللّٰهِ (ك طب عن ابن عباس(

″Bir şehirde zinâ ve fâiz yaygınlaşırsa, şüphesiz onlar Allah’ın azâbını hak etmiş olurlar.″[1]


[1] Hâkim, Müstedrek, Hadis No: 2221; Taberânî, Mu’cem’ul-Kebir, Hadis No: 463; Râmûz’ul-Ehâdîs, s. 375/12.