EN’ÂM SÛRESİ

﴿ فَالِقُ الْاِصْبَاحِۚ وَجَعَلَ الَّيْلَ سَكَنًا وَالشَّمْسَ وَالْقَمَرَ حُسْبَانًاۜ ذٰلِكَ تَقْد۪يرُ الْعَز۪يزِ الْعَل۪يمِ ﴿٩٦﴾

96. O, sabahı (gecenin karanlığından) yarıp çıkarandır. Geceyi istirahat için, güneşi ve ayı da vakitleri tayin için birer hesap nişânesi kıldı. Bu, her şeye gâlip ve her şeyi bilen Allah’ın takdiridir.

İzah: Bu Âyet-i Kerîme’de, ″Yarıp çıkaran″ diye tercüme ettiğimiz ″Fâligu″ kelimesi, ″Bir şeyi yarıp ayırmak″ anlamına gelmektedir. Bu da Kur’ân-ı Kerîm’in büyüklüğünü göstermektedir. Çünkü dünyânın bir tarafı gündüzken, diğer tarafı gece olmaktadır. İşte Allah’u Teâlâ yeryüzünü bu şekilde ikiye ayırmıştır. Bilim ve teknoloji bu bilgiye, ancak miladi 1600’lü yıllarda ulaşmış ve o zaman dünyânın yuvarlak olduğu, döndüğü ve yeryüzünün bir tarafı gündüzken, diğer tarafının gece olduğu ancak keşfedilebilmiştir. Kur’ân-ı Kerîm ise, miladi 600’lü yıllarda bu bilgiyi, Sûre-i En’âm, Âyet 96’da: ″O, sabahı (gecenin karanlığından) yarıp çıkarandır…″ Yine Sûre-i A’râf, Âyet 54’te: ″… Allah’u Teâlâ, gündüzü gece ile örter ve süratle gece gündüzü, gündüz de geceyi tâkip eder…″ diye açık bir şekilde beyan etmiştir. İşte bu iki Âyet-i Kerîme, dünyânın döndüğünü haber vermektedir.

Kur’ân’da geçen bu bilgi, ancak bin yıl sonra bilimsel olarak ortaya çıkarılabilmiştir. Bu da Kur’ân-ı Kerîm’deki mûcizelerden birisidir.