ANKEBûT SÛRESİ

﴿ بَلْ هُوَ اٰيَاتٌ بَيِّنَاتٌ ف۪ي صُدُورِ الَّذ۪ينَ اُو۫تُوا الْعِلْمَۜ وَمَا يَجْحَدُ بِاٰيَاتِنَٓا اِلَّا الظَّالِمُونَ ﴿٤٩﴾

49. Bilakis Kur’ân, ilim ehlinin göğüslerinde korunan apaçık âyetlerdir. Bizim âyetlerimizi zâlimlerden başkası inkâr etmez.

İzah: İncil’i, Tevrat’ı, Zebur’u Peygamberlerden başkası ezberleyemezdi. Peygamberleri vefât edince, onlardan sonra gelenler bu kitapların aslını bozarak tahrif ettiler. Kur’ân-ı Kerîm’in ise, aslının bozulmasına imkân yoktur. Çünkü Allah’u Teâlâ Peygamberimiz Sallallâhu aleyhi ve sellem’in hürmetine, Kur’ân’ı ezberlemeyi azmeden her Müslümana kolaylaştırmıştır. Tamamı ezberlenebilen tek ilâhi kitap Kur’ân’dır. Bu sebeple önceki kitaplarda olduğu gibi tahrif edilemez.

Bu husus Sûre-i Hicr, Âyet 9’da da şöyle geçmektedir:

″Şüphesiz ki, Kur’ân’ı Biz indirdik Biz. Onun koruyucusu da elbette Biziz.″