NEML SÛRESİ

﴿ وَيَوْمَ يُنْفَخُ فِي الصُّورِ فَفَزِعَ مَنْ فِي السَّمٰوَاتِ وَمَنْ فِي الْاَرْضِ اِلَّا مَنْ شَٓاءَ اللّٰهُۜ وَكُلٌّ اَتَوْهُ دَاخِر۪ينَ ﴿٨٧﴾ وَتَرَى الْجِبَالَ تَحْسَبُهَا جَامِدَةً وَهِيَ تَمُرُّ مَرَّ السَّحَابِۜ صُنْعَ اللّٰهِ الَّذ۪ٓي اَتْقَنَ كُلَّ شَيْءٍۜ اِنَّهُ خَب۪يرٌ بِمَا تَفْعَلُونَ ﴿٨٨﴾

87-88. Sûr’a üflendiği gün, göklerde ve yerde bulunan kimselerin hepsi, şiddetli bir korkuya tutulur. Ancak Allah’u Teâlâ’nın diledikleri (şehitler) müstesnâ. Hepsi de boyunları bükük bir halde O’na gelirler.* Ve dağları görürsün, onları yerlerinde duruyor zannedersin. Halbuki onlar, bulutların geçişi gibi geçer gider. Bu, her şeyi lâyıkı ile yaratan Allah’ın işidir. Şüphesiz O, yaptıklarınızdan haberdardır.

İzah: Geniş olarak kıyâmet ve sonrasını anlatan Hadis-i Şerif’in bir bölümünde, Ebû Hüreyre Radiyallâhu anhu:

فَقُلْتُ يَا رَسُولَ اللّٰهِ مَنِ اسْتَثْنَى اللّٰهُ حِينَ يَقُولُ فَفَزِعَ مَنْ فِي السَّمَوَاتِ وَمَنْ فِي الأَرْضِ إِلا مَنْ شَاءَ اللّٰهُ؟ قَالَ أُولَئِكَ الشُّهَدَاءُ ، هُمْ أَحْيَاءٌ عِنْدَ رَبِّهِمْ يُرْزَقُونَ، وَقَاهُمُ اللّٰهُ شَرَّ ذَلِكَ الْيَوْمِ وَأَمَّنَهُمْ مِنْ عِقَابِهِ وَإِنَّمَا يَصَلُ الْفَزَعُ إِلَى الأَحْيَاءِ وَهُوَ عَذَابُ اللّٰهِ يَبْعَثُهُ عَلَى شِرَارِ خَلْقِهِ ... (ابن كثير، التفسير القران العظيم عن ابى هريرة)

″Yâ Resûlallah! Sûre-i Neml, Âyet 87’deki: ″Sûr’a üflendiği gün, göklerde ve yerde bulunan kimselerin hepsi, şiddetli bir korkuya tutulur. Ancak Allah’u Teâlâ’nın diledikleri müstesnâ…″ buyruğunda istisnâ ettikleri kimlerdir?″ diye sorunca, buyurdu ki: ″Bunlar şehitlerdir. Korku, dirilere ulaşacaktır. Şehitler, Allah katında diriler olup rızıklanmaktadırlar. Allah’u Teâlâ, o günün korkusundan onları koruyup emîn kılacaktır. Kıyâmet, Allah’u Teâlâ’nın yarattıklarının kötüleri üzerine göndereceği bir azaptır.″[1]

İşte bu âyette, kâfirler üzerine kıyâmet koparken Allah’ın istisnâ ettiği kişilerin, Allah yolunda ölen şehitler olduğu beyan edilmiştir. Allah yolunda ölenlerin diri olduklarına dair geniş bilgi için Sûre-i Bakara, Âyet 154, Sûre-i Nisâ, Âyet 95-96 ve izahlarına bakınız.

Allah’u Teâlâ, kıyâmetten evvel Yemen tarafından hafif bir rüzgâr estirecek ve bütün Müslümanlar o rüzgâr nedeniyle vefât edecek ve kıyâmet sâdece kâfirler üzerine kopacaktır. Bu hususta Resûlullah Sallallâhu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:

إِنَّ اللّٰهَ يَبْعَثُ رِيحًا مِنَ الْيَمَنِ أَلْيَنَ مِنَ الْحَرِيرِ فَلَا تَدَعُ أَحَدًا فِي قَلْبِهِ مِثْقَالُ ذَرَّةٍ مِنْ إِيمَانٍ إِلَّا قَبَضَتْهُ (م عن انس)

″Allah’u Teâlâ ipekten daha yumuşak bir rüzgârı Yemen tarafından gönderir. Bu rüzgâr, kalbinde zerre miktar îman bulunan herkesin ruhunu alır.″[2]


[1] İbn-i Kesir, Tefsir’ul-Kur’ân’il-Azim, c. 3, s. 287. Bu Hadis-i Şerif’in geniş metni için Sûre-i En’âm, Âyet 71-73’ün izahına bakınız.

[2] Sahih-i Müslim, Îman 50 (185).