ENFÂL SÛRESİ

﴿ وَاَعِدُّوا لَهُمْ مَا اسْتَطَعْتُمْ مِنْ قُوَّةٍ وَمِنْ رِبَاطِ الْخَيْلِ تُرْهِبُونَ بِه۪ عَدُوَّ اللّٰهِ وَعَدُوَّكُمْ وَاٰخَر۪ينَ مِنْ دُونِهِمْۚ لَا تَعْلَمُونَهُمْۚ اَللّٰهُ يَعْلَمُهُمْۜ وَمَا تُنْفِقُوا مِنْ شَيْءٍ ف۪ي سَب۪يلِ اللّٰهِ يُوَفَّ اِلَيْكُمْ وَاَنْتُمْ لَا تُظْلَمُونَ ﴿٦٠﴾

60. Ey Mü’minler! Onlara karşı gücünüzün yettiği her kuvvetten ve atlardan hazırlayın. Bununla Allah’ın düşmanını, sizin düşmanınızı ve bunlardan başka sizin bilmediğiniz, fakat Allah’u Teâlâ’nın bildiği diğer düşmanları korkutursunuz. Allah yolunda her ne harcarsanız, karşılığı size eksiksiz ödenir ve siz aslâ haksızlığa uğratılmazsınız.

İzah: Bu Âyet-i Kerîme’de, Müslümanların kâfirlere karşı, silah ve at gibi her türlü kuvvet ile zamanın şartlarına göre dâimâ hazırlıklı olmaları gerektiği emredilmektedir. O zamanın en etkili savaş aracı at olduğu için, at misal olarak verilmiştir. Peygamberimiz Sallallâhu aleyhi ve sellem’in de yirmi tane kendine ait cins atı vardı.[1]

Ortam ve zamanın şartlarına göre Müslüman bir devletin, düşman-larına karşı elindeki imkânları kullanarak, ordusunu en mükemmel, en üst teknolojik silahlarla, düşmana korku verebilecek şekilde donatması gerekir. Âyet-i Kerîme’de: ″Ey Mü’minler! Onlara karşı gücünüzün yettiği her kuvvetten ve atlardan hazırlayın″ diye geçen ifade bu anlamdadır.

Ukbe b. Âmir Radiyallâhu anhu’dan nakledilen bir Hadis-i Şerif’te, şöyle buyrulmuştur:

سَمِعْتُ رَسُولَ اللّٰهِ صَلَّى اللّٰهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ وَهُوَ عَلَى الْمِنْبَرِ يَقُولُ {وَأَعِدُّوا لَهُمْ مَا اسْتَطَعْتُمْ مِنْ قُوَّةٍ} أَلَا إِنَّ الْقُوَّةَ الرَّمْيُ أَلَا إِنَّ الْقُوَّةَ الرَّمْيُ أَلَا إِنَّ الْقُوَّةَ الرَّمْيُ (م د ت عنعقبة بن عامر)

Resûlullah Sallallâhu aleyhi ve sellem minberdeyken, Sûre-i Enfâl, Âyet 60’ı okudu ve ″Haberiniz olsun! Şüphesiz kuvvet, atmaktır. ″Haberiniz olsun! Şüphesiz kuvvet, atmaktır. ″Haberiniz olsun! Şüphesiz kuvvet, atmaktır″ buyurdu.[2] Burada geçen ″Kuvvet″ ifadesinden maksat, düşmana karşı üstünlük sağlayabilecek her türlü araç ve gereçleri temin edip, en iyi şekilde de kullanmayı öğrenmektir.

Yine Resûlullah Sallallâhu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:

كُلُّ مَا يَلْهُو بِهِ الْمَرْءُ الْمُسْلِمُ بَاطِلٌ إِلَّا رَمْيَهُ بِقَوْسِهِ وَتَأْدِيبَهُ فَرَسَهُ وَمُلَاعَبَتَهُ امْرَأَتَهُ فَإِنَّهُنَّ مِنَ الْحَقِّ (ه ت عنعقبة بن عامر)

″Kişinin kendisi ile oyalandığı her bir şey bâtıldır. Yayıyla ok atması, atını eğitmesi ve hanımı ile oynaşması müstesnâ. Çünkü bunlar hak cümlesindendir.″[3]

Resûlullah Sallallâhu aleyhi ve sellem bir diğer Hadis-i Şerif’inde de şöyle buyurmuştur:

عَلِّمُوا أَبْنَاءَكُمُ السِّبَاحَةَ وَالرَّمْيَ، وَالْمَرْأَةَ الْمِغْزَلَ (هب عن ابن عمر)

″Oğullarınıza yüzmeyi ve atıcılığı, kadınlara da örgü örmeyi öğretin.″[4]


[1] İmam Kastalânî, Mevâhib-i Ledünniyye, s. 194-195.

[2] Sahih-i Müslim, İmâre 52 (167 Sünen-i Ebû Dâvud, Cihat 23; Sünen-i İbn-i Mâce, Cihat 19.

[3] Sünen-i Tirmizî, Fedâil’ul-Cihat 11; Sünen-i İbn Mâce, Cihat 19

[4] Beyhakî, Şuab’ul-Îman, Hadis No: 8411; Celâleddin es-Suyûtî, ed-Dürr’ül-Mensûr, c. 7, s. 160.