﴿ وَاِنْ مِنْ اَهْلِ الْكِتَابِ اِلَّا لَيُؤْمِنَنَّ بِه۪ قَبْلَ مَوْتِه۪ۚ وَيَوْمَ الْقِيٰمَةِ يَكُونُ عَلَيْهِمْ شَه۪يدًاۚ ﴿١٥٩﴾ ﴾
159. Yemin olsun ki, Ehl-i Kitap’tan (Hristiyanlardan) ona (Îsâ Aleyhisselâm’a), onun ölümünden önce îman etmeyecek kimse yoktur. Mahşer gününde de Îsâ, onların üzerine şâhit olacaktır.
İzah: Abdullah İbn-i Abbas, Ebû Mâlik, Hasan Basrî, Katâde ve İbn-i Zeyd Hazretleri bu Âyet-i Kerîme’yi şöyle izah etmişlerdir:
Ehl-i Kitab’tan hiçbir kimse yoktur ki Hz. Îsâ, Deccal’i öldürmek için tekrar yeryüzüne gönderildiğinde, Hz. Îsâ ölmeden önce ona îman etmiş olmasın. Yani Hz. Îsâ’nın yere inmesinden sonra Hristiyanların, Hz. Îsâ’ya îman edecekleri ve Müslüman olacakları bildirilmiştir. Mahşer gününde, Hz. Îsâ onlar için şâhitlik edecektir. Hristiyanların içerisinde kimin îman edip kimin îman etmediğini bildirecektir.
Bu Âyet-i Kerîme hakkında Resûlullah Sallallâhu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:
وَالّذِي نَفْسِي بِيَدِهِ لَيُوشِكَنَّ أنْ يَنْزِلَ فيكُمُ ابْنُ مرْيَمَ حَكَماً مُقْسِطاً، فَيَكْسِرُ الصَّلِيبُ، وَيَقْتُلُ الْخِنْزِيرَ، وَيَضَعُ الْجِزْيَةَ، وَيَفِيضُ الْمَالُ حَتّى لَا يَقْبَلَهُ أحَدٌ. ثُمَّ يَقُولُ أبُو هُريْرَةَ: اِقْرَؤُا إنْ شِئْتُمْ: وَإنْ مِنْ أهْلِ الْكِتَابِ إلَّا لَيُؤْمِنَنَّ بِهِ قَبْلَ مَوْتِهِ (خ م د ت عن ابى هريرة)
″Hayatım elinde olan Allah’a yemin ederim ki, muhakkak yakında Meryem oğlu Îsâ, Muhammed ümmeti arasında âdil bir hâkim olarak inecek. Haçı kıracak, domuzu öldürecek, cizyeyi kaldıracak ve mal o kadar çoğalacak ki, hattâ kimse mal kabul etmez olacak.″ Sonra Ebû Hüreyre Radiyallâhu anhu der ki: ″Yemin olsun ki, Ehl-i Kitap’tan (Hristiyanlardan) ona (Îsâ Aleyhisselâm’a), onun ölümünden önce îman etmeyecek kimse yoktur…″ diye geçen Sûre-i Nisâ, Âyet 159’u okuyun.[1]
Resûlullah Sallallâhu aleyhi ve sellem bir diğer Hadis-i Şerif’inde de şöyle buyurmuştur:
اَلْأَنْبِيَاءُ إِخْوَةٌ لِعَلَّاتٍ أُمَّهَاتُهُمْ شَتَّى وَدِينُهُمْ وَاحِدٌ وَأَنَا أَوْلَى النَّاسِ بِعِيسَى ابْنِ مَرْيَمَ لِأَنَّهُ لَمْ يَكُنْ بَيْنِي وَبَيْنَهُ نَبِيٌّ وَإِنَّهُ نَازِلٌ فَإِذَا رَأَيْتُمُوهُ فَاعْرِفُوهُ رَجُلًا مَرْبُوعًا إِلَى الْحُمْرَةِ وَالْبَيَاضِ عَلَيْهِ ثَوْبَانِ مُمَصَّرَانِ كَأَنَّ رَأْسَهُ يَقْطُرُ وَإِنْ لَمْ يُصِبْهُ بَلَلٌ فَيَدُقُّ الصَّلِيبَ وَيَقْتُلُ الْخِنْزِيرَ وَيَضَعُ الْجِزْيَةَ وَيَدْعُو النَّاسَ إِلَى الْإِسْلَامِ فَيُهْلِكُ اللّٰهُ فِي زَمَانِهِ الْمِلَلَ كُلَّهَا إِلَّا الْإِسْلَامَ وَيُهْلِكُ اللّٰهُ فِي زَمَانِهِ الْمَسِيحَ الدَّجَّالَ وَتَقَعُ الْأَمَنَةُ عَلَى الْأَرْضِ حَتَّى تَرْتَعَ الْأُسُودُ مَعَ الْإِبِلِ وَالنِّمَارُ مَعَ الْبَقَرِ وَالذِّئَابُ مَعَ الْغَنَمِ وَيَلْعَبَ الصِّبْيَانُ بِالْحَيَّاتِ لَا تَضُرُّهُمْ فَيَمْكُثُ أَرْبَعِينَ سَنَةً ثُمَّ يُتَوَفَّى وَيُصَلِّي عَلَيْهِ الْمُسْلِمُونَ (حم عن ابى هريرة(
″Peygamberler, babadan bir kardeştirler. Onların anneleri ayrı olmakla birlikte, dinleri birdir. İnsanlar arasında Meryem oğlu Îsâ’ya en yakın benim. Çünkü benim ile onun arasında bir Peygamber yoktur. Şüphesiz Îsâ Aleyhisselâm inecektir. Gördüğünüz vakit, onu tanıyınız ki o; orta boylu, pembeye çalan beyaz tenli, üzerinde iki parçadan ibâret elbisesi olan bir kimsedir. Islaklık olmadığı halde, sanki başından su damlar. İnsanları İslâm’a çağıracak, haçı kıracak, domuzu öldürecek ve cizyeyi kaldıracaktır. Onun zamanında Allah’u Teâlâ, İslâm’dan başkalarını helâk edecek ve Mesih-i Deccal’i de helâk edecektir. Sonra, yeryüzünde sükûnet, emniyet meydana gelecektir. O kadar ki aslanlar develerle, panterler ineklerle ve kurtlar kuzularla serbestçe otlayıp geçinecekler, çocuklar da yılanlarla oynayacaklardır. Îsâ Aleyhisselâm kırk yıl yeryüzünde yaşayacak, sonra vefât edecek, cenâze namazını da Müslümanlar kılacaktır.″[2]
İşte bu Âyet-i Kerîme, Hz. Îsâ yeryüzüne indiğinde Hristiyanları Müslüman edeceğini, mahşer gününde de bunların îmanına şâhit olacağını, aynı zamanda kendisinin Peygamberliğini yalanlayan Yahudilerin ve kendisine ″Allah’ın oğludur″ diyerek şirke giren Hristiyanların aleyhine şâhitlik yapacağını beyan etmiştir.
Yukarıdaki Hadis-i Şerif’te de geçtiği üzere Hz. Îsâ, gökten inince bütün bâtıl dinler ortadan kalkacak. İnsanlar, İslâm Dîni’nde birleşecek ve böylece Peygamberimiz Sallallâhu aleyhi ve sellem’in dînine tâbi olacaklar ve o zaman Hristiyanlardan, Müslüman olmayan kimse kalmayacaktır.
Hasan-ı Basrî Hazretleri şöyle buyurmuştur:
″Allah’a yemin olsun ki, Hz. Îsâ şu anda diridir ve Allah katındadır. O, yeryüzüne indiği zaman bütün Hristiyanlar ona îman edecektir. Mahşer gününde de Hz. Îsâ, kendisine inanan veya inanmayanlara karşı şâhit olacaktır.″
Yine bu hususta Resûlullah Sallallâhu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:
لَيْسَ بَيْنِي وَبَيْنَهُ نَبِيٌّ يَعْنِي عِيسَى وَإِنَّهُ نَازِلٌ فَإِذَا رَأَيْتُمُوهُ فَاعْرِفُوهُ رَجُلٌ مَرْبُوعٌ إِلَى الْحُمْرَةِ وَالْبَيَاضِ بَيْنَ مُمَصَّرَتَيْنِ كَأَنَّ رَأْسَهُ يَقْطُرُ وَإِنْ لَمْ يُصِبْهُ بَلَلٌ فَيُقَاتِلُ النَّاسَ عَلَى الْإِسْلَامِ فَيَدُقُّ الصَّلِيبَ وَيَقْتُلُ الْخِنْزِيرَ وَيَضَعُ الْجِزْيَةَ وَيُهْلِكُ اللّٰهُ فِي زَمَانِهِ الْمِلَلَ كُلَّهَا إِلَّا الْإِسْلَامَ وَيُهْلِكُ الْمَسِيحَ الدَّجَّالَ فَيَمْكُثُ فِي الْأَرْضِ أَرْبَعِينَ سَنَةً ثُمَّ يُتَوَفَّى فَيُصَلِّي عَلَيْهِ الْمُسْلِمُونَ (د عن ابى هريرة)
″Îsâ ile benim aramda hiçbir Peygamber yoktur. O şüphesiz inecektir. Onu gördüğünüz zaman tanıyın! O, orta boylu, beyaza çalar kırmızı renktedir. Sarıya boyalı iki elbise içinde olacak. Yağmur yağmasa da saçından su damlayacaktır. İnsanlarla İslâm için savaşacaktır. Mesih-i Deccâl’i öldürecek ve yeryüzünde kırk sene kalacak. Sonra ölecek ve namazını Müslümanlar kılacaklardır.″[3]
Bir rivâyette de yeryüzünde kırk beş yıl kalacağı ve vefât ettiğinde Peygamber Efendimizin yanına defnedileceği beyan edilmiştir. Bu hususta Resûlullah Sallallâhu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur.
يَنْزِلُ عِيسَى ابْنُ مَرْيَمَ إِلَى اْلأَرْضِ فَيَتَزَوَّجُ وَيُولَدُ لَه وَيَمْكُثُ خَمْسًا وَأَرْبَعِينَ سَنَةً ثُمَّ يَمُوتُ فَيُدْفَنُ مَعِي فِي قَبْرِي فَأَقُومُ أَنَا وَعِيسَى ابْنُ مَرْيَمَ فِي قَبْرٍ وَاحِدٍ بَيْنَ أَبِي بَكْرٍ وَعُمَرَ (مشكاة المصابيح ومختصر تذكرة القرطبى عن عبد اللّٰه بن عمر)
″Şüphesiz ki Meryem oğlu Îsâ yeryüzüne indiği zaman evlenecek, çocuğu olacak, yeryüzünde kırk beş yıl kalacak ve benim yanıma bana arkadaş olarak mezarlığıma defnedilecektir. Mahşer günü olunca, Ben ve Îsâ, Ebû Bekir ile Ömer’in arasında kabirden kalkacağız.″[4]
Bu husus bir diğer Hadis-i Şerif’te de şöyle geçmektedir:
مَكْتُوبٌ فِي التَّوْرَاةِ صِفَةُ مُحَمَّدٍ وَصِفَةُ عِيسَى ابْنِ مَرْيَمَ يُدْفَنُ مَعَهُ فَقَالَ أَبُو مَوْدُودٍ وَقَدْ بَقِيَ فِي الْبَيْتِ مَوْضِعُ قَبْرٍ (ت عن عبد اللّٰه بن سلام(
″Tevrat’ta Muhammed Sallallâhu aleyhi ve sellem’in sıfatı ve Meryem oğlu Îsâ’nın O’nun yanında defnedileceği yazılıdır.″ Ebû Mevdûd Radiyallâhu anhu: ″Hücre-i Saadet’te bir kabir yeri kalmıştır″ diye buyurdu.[5]
[1] Sahih-i Buhârî, Buyû 102, Enbiyâ 49; Sahih-i Müslim, Îman 71 (242 Sünen-i Ebû Dâvud, Melâhim 14; Sünen-i Tirmizî, Fiten 54.
[2] Ahmed b. Hanbel, Müsned, Hadis No: 8902.
[3] Sünen-i Ebû Dâvud, Melâhim 14; Rudânî, Cem’ul-Fevâid, Hadis No: 9966.
[4] Mişkât’ul-Mesâbih, Fiten 21; İmâm-ı Şa’râni, Muhtasaru Tezkirat’il-Kurtubî, s. 179.
[5] Sünen-i Tirmizî, Menâkib 1.