A’RÂF SÛRESİ

﴿ وَلَقَدْ خَلَقْنَاكُمْ ثُمَّ صَوَّرْنَاكُمْ ثُمَّ قُلْنَا لِلْمَلٰٓئِكَةِ اسْجُدُوا لِاٰدَمَۗ فَسَجَدُٓوا اِلَّٓا اِبْل۪يسَۜ لَمْ يَكُنْ مِنَ السَّاجِد۪ينَ ﴿١١﴾

11. Şüphesiz ki, sizi (Âdem Aleyhisselâm’ı) yarattık. Sonra size sûret verdik. Sonra da meleklere, ″Âdem’e secde edin″ dedik. Onlar da hemen secde ettiler. Ancak İblis, secde edenlerden olmadı.

İzah: İblis’in, Âdem Aleyhisselâm’a secde etmemesi hakkında Ebû Hüreyre Radiyallâhu anhu’dan nakledilen Hadis-i Şerif’te de Resûlullah Sallallâhu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:

خَلَقَ اللّٰهُ عَزَّ وَجَلَّ آدَمَ عَلَيْهِ السَّلامُ يَوْمَ الْجُمُعَةِ بِيَدِهِ وَنَفَخَ فِيهِ مِنْ رُوحِهِ وَأَمَرَ الْمَلائِكَةَ أَنْ يَسْجُدُوا لَهُ فَسَجَدُوا لَهُ اِلَّا إِبْلِيسَ كَانَ مِنَ الْجِنِّ فَفَسَقَ عَنْ أَمْرِ رَبِّهِ اَىْ خَرَجَ عَنْ أَمْرِ رَبِّهِ (م عن ابى هريرة)

″Allah’u Teâlâ, Âdem Aleyhisselâm’ı kendi eliyle[1] Cuma günü yarattı ve ruhundan üfledi ve meleklere ona secde etmelerini emretti. Hepsi ettiler. Yalnız İblis secde etmedi ki, o cinden idi.[2] Böylece secde etmediği için İblis, Rabbinin emrinden çıktı.″[3]

﴿ قَالَ مَا مَنَعَكَ اَلَّا تَسْجُدَ اِذْ اَمَرْتُكَۜ قَالَ اَنَا۬ خَيْرٌ مِنْهُۚ خَلَقْتَن۪ي مِنْ نَارٍ وَخَلَقْتَهُ مِنْ ط۪ينٍ ﴿١٢﴾ قَالَ فَاهْبِطْ مِنْهَا فَمَا يَكُونُ لَكَ اَنْ تَتَكَبَّرَ ف۪يهَا فَاخْرُجْ اِنَّكَ مِنَ الصَّاغِر۪ينَ ﴿١٣﴾

12-13. Allah’u Teâlâ, İblis’e: ″Sana secde etmen için emrettiğim zaman, seni secde etmekten ne menetti?″ dedi. İblis de: ″Ben ondan daha hayırlıyım. Çünkü beni ateşten yarattın, onu ise çamurdan yarattın″ dedi.* Allah’u Teâlâ da İblis’e: ″Artık oradan (Cennetten) in. Orada kibirlenmek senin hakkın değildir. Artık çık, şüphesiz ki sen alçaklardansın″ buyurdu.

İzah: İblis’in kibirlenerek secde etmemesi hakkında Resûlullah Sallallâhu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:

إِيَّاكُمْ وَالْكِبْرَ فَإِنَّ إِبْلِيسَ حَمَلَهُ الْكِبْرُ عَلَى أَنْ لا يَسْجُدَ لآدَمَ وَإِيَّاكُمْ وَالْحِرْصَ فَإِنَّ آدَمَ حَمَلَهُ الْحِرْصُ عَلَى أَنْ أَكَلَ مِنَ الشَّجَرَةِ وَإِيَّاكُمْ وَالْحَسَدَ فَإِنَّ ابْنَيْ آدَمَ إِنَّمَا قَتَلَ أَحَدُهُمَا صَاحِبَهُ حَسَدًا (ابن عساكر عن ابن مسعود)

″Kibirden sakının. Şüphesiz ki kibir, şeytanı Âdem’e secde etmemeye sevk etmiştir. Hırstan da sakının. Zîrâ hırs, Âdem’i mâlum ağaçtan yemeğe sevk etmiştir. Hasetten de sakının. Zîrâ Âdem’in iki oğlundan biri kardeşini ancak haset sebebiyle öldürmüştür. İşte bunlar her hatânın aslıdır.″[4]

Resûlullah Sallallâhu aleyhi ve sellem bir diğer Hadis-i Şerif’inde de şöyle buyurmuştur:

لَا تَقِيسُوا الدِّينَ فَاِنَّ الدِّينَ لَا يُقَاسُ وَاَوَّلُ مَنْ قَاسَ اِبْلِيسُ (الديلمى عن على)

″Dîni kendi ayarınızla ölçmeyin. Zîrâ din bu şekildeki kıyası kabul etmez. Bâtıl olarak ilk kıyas yapan İblis’tir.″[5]

Bu Hadis-i Şerif’ten maksat; kişinin İblis’in yaptığı gibi kendi nefsine hoş gelecek şekilde dîni ölçmeye, hüküm vermeye çalışmasıdır. Yoksa ulemânın Âyet-i Kerîme ve Hadis-i Şerif’e dayanarak kıyas yapmalarında herhangi bir sakınca olmadığı gibi, böyle de olması gerekir. Bu şekilde ki kıyas, bizim dînimizde edille-i şer’iyyeden sayılmıştır. Edille-i Şer’iyye: Kur’ân, Sünnet, İcma ve Kıyas-ı Fukaha’dır.[6]

﴿ قَالَ اَنْظِرْن۪ٓي اِلٰى يَوْمِ يُبْعَثُونَ ﴿١٤﴾ قَالَ اِنَّكَ مِنَ الْمُنْظَر۪ينَ ﴿١٥﴾ قَالَ فَبِمَٓا اَغْوَيْتَن۪ي لَاَقْعُدَنَّ لَهُمْ صِرَاطَكَ الْمُسْتَق۪يمَۙ ﴿١٦﴾ ثُمَّ لَاٰتِيَنَّهُمْ مِنْ بَيْنِ اَيْد۪يهِمْ وَمِنْ خَلْفِهِمْ وَعَنْ اَيْمَانِهِمْ وَعَنْ شَمَٓائِلِهِمْۜ وَلَا تَجِدُ اَكْثَرَهُمْ شَاكِر۪ينَ ﴿١٧﴾

14-17. İblis dedi ki: ″Bana kıyâmet gününe kadar mühlet ver.″* Allah’u Teâlâ da buyurdu ki: ″ Şüphesiz sen, mühlet verilenlerdensin″ buyurdu.* İblis dedi ki: ″Beni rahmetinden kovmana karşılık, yemin olsun ki, ben de onları saptırmak için Senin doğru yolun üzerinde oturacağım.* Sonra muhakkak onların önlerinden, arkalarından, sağlarından, sollarından geleceğim ve Sen onların çoğunu şükredenlerden bulamayacaksın.″

İzah: Bu âyetlerle ilgili olarak Resûlullah Sallallâhu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:

إِنَّ الشَّيْطَانَ قَعَدَ لِابْنِ آدَمَ فِي طُرُقِهِ، فَقَعَدَ لَهُ بِطَرِيقِ الْإِسْلَامِ فَقَالَ لَهُ: تُسْلِمُ وَتَذَرُ دِينَكَ وَدِينَ آبَائِكَ! فَعَصَاهُ فَأَسْلَمَ، ثُمَّ قَعَدَ لَهُ بِطَرِيقِ الْهِجْرَةِ فَقَالَ: أَتُهَاجِرُ وَتَذَرُ أَرْضَكَ وَسَمَاءَكَ وَإِنَّمَا مَثَلُ الْمُهَاجِرِ كَالْفَرَسِ فِي طِوَلِهِ! فَعَصَاهُ فَهَاجَرَ، ثُمَّ قَعَدَ لَهُ بِطَرِيقِ الْجِهَادِ فَقَالَ: هُوَ جَهْدُ النَّفْسِ وَالْمَالِ، فَتُقَاتِلُ فَتُقْتَلُ، فَتُنْكَحُ الْمَرْأَةُ، وَيُقَسَّمُ الْمَالُ! فَعَصَاهُ فَجَاهَدَ، قَالَ رَسُولُ اللّٰهِ صَلَّى اللّٰهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: فَمَنْ فَعَلَ ذَلِكَ مِنْهُمْ، فَمَاتَ أَوْ وَقَصَتْهُ دَابَّتُهُ كَانَ حَقًّا عَلَى اللّٰهِ أَنْ يُدْخِلَهُ الْجَنَّةَ. (حم ن هب حب طب عن سبرة ابن الفاكه)

Şeytan, Âdemoğlunun yollarında oturur. Şeytan insana karşı İslâm yolunda oturur ve ″Müslüman olup dînini, babalarının dînini mi bırakıyorsun!″ der. Âdemoğlu, onu dinlemeyerek Müslüman olur. Sonra ona karşı hicret yolunda oturur ve ″Hicret edip yerini, yurdunu mu terk ediyorsun. Hicret eden ipte bağlı bir kısrak gibidir″ der. Âdemoğlu, onu dinlemeyip hicret eder. Sonra ona karşı cihat yolunda oturur ve ″Cihat, canının, malının yok olmasıdır. Savaşıp öldürüleceksin. Hanımın nikâhlanacak ve malın bölüşülecek!″ der. Âdemoğlu, ona karşı gelip cihat eder. Peygamberimiz Sallallâhu aleyhi ve sellem sözüne devamla şöyle buyurdu: ″Onlardan kim bunu yapar ve ölürse veya hayvanı onu üzerinden atar ve ölürse, onu Cennete koymak Allah üzerine bir haktır″[7]

Yine İblis’in vesvese vererek kulları azdırmak istemesi hakkında Resûlullah Sallallâhu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:

إِنَّ الشَّيْطَانَ وَاضِعٌ خَطْمَهُ عَلَى قَلْبِ ابْنِ آدَمَ، فَإِنْ ذَكَرَ اللّٰهَ خَنَسَ، وَإِنْ نَسِيَ الْتَقَمَ قَلْبَهُ فَذَلِكَ الْوَسْوَاسُ الْخَنَّاسُ (ابن ابى الدنيا ع هب عن انس)

″Şeytan, ağzını insanoğlunun kalbine dayamıştır. Kişi Allah’u Teâlâ’yı zikrettiği zaman, geri çekilip pısar. Allah’ın zikrinden gâfil olduğu zamanlarda ise, onun kalbini yutup ele geçirir. Sinsi vesveseci olması budur.″[8]

﴿ قَالَ اخْرُجْ مِنْهَا مَذْؤُ۫مًا مَدْحُورًاۜ لَمَنْ تَبِعَكَ مِنْهُمْ لَاَمْلَـَٔنَّ جَهَنَّمَ مِنْكُمْ اَجْمَع۪ينَ ﴿١٨﴾ وَيَٓا اٰدَمُ اسْكُنْ اَنْتَ وَزَوْجُكَ الْجَنَّةَ فَكُلَا مِنْ حَيْثُ شِئْتُمَا وَلَا تَقْرَبَا هٰذِهِ الشَّجَرَةَ فَتَكُونَا مِنَ الظَّالِم۪ينَ ﴿١٩﴾

18-19. Allah’u Teâlâ da buyurdu ki: ″Oradan (Cennetten) hor ve hakir edilmiş ve kovulmuş olarak çık! Yemin olsun ki, onlardan her kim sana tâbi olursa, elbette Cehennemi sizlerle, hepinizle dolduracağım.* Ey Âdem! Sen ve zevcen Cennete yerleşin. Dilediğiniz nîmetlerden yiyin. Fakat şu ağaca yaklaşmayın. Yoksa ikiniz de zâlimlerden olursunuz.″

İzah: Âdem Aleyhisselâm hakkında Hz. Ebû Zerr, şu hadisi nakleder:

قُلْتُ يَا رَسُولَ اللّٰهِ أَرَأَيْتَ آدَمَ أَنَبِيٌّ كَانَ؟ قَالَ نَعَمْ كَانَ نَبِيًّا رَسُولًا كَلَّمَهُ اللّٰهُ قُبُلا قَالَ لَهُ يَٓا اٰدَمُ اسْكُنْ أَنْتَ وَزَوْجُكَ الْجَنَّةَ. (طس عن أبي ذر)

″Yâ Resûlallah! Sana Âdem gösterildi. Acaba bir Nebî miydi?″ dedim. Buyurdu ki: ″Evet, bir Nebî ve Resûl idi. Allah’u Teâlâ, onunla açıktan konuşarak: ″Yâ Âdem! Sen ve zevcen Cennete yerleşin″[9] diye buyurdu.″[10]

Âyet-i Kerîme’de yaklaşmayın dediği ağaç bir rivâyete göre, buğday ağacıdır. Buğday, Cennette ağaç şeklinde idi.


[1] Burada geçen ″Kendi eliyle″ ifadesi müteşâbihtir.

[2] İblis’in yaratılışı hakkında Sûre-i Bakara, Âyet 34’ün izahına bakınız.

[3] Râmûz’ul-Ehâdîs, s. 278/2.

[4] Râmûz’ul-Ehâdîs, s. 173/5.

[5] Râmûz’ul-Ehâdîs, s. 478/9.

[6] Kadı İyaz, Şifâ-i Şerif, s. 389.

[7] Sünen-i Nesâî, Cihat 19; Ahmed b. Hanbel, Müsned, Hadis No: 15392; Beyhakî, Şuab’ul-Îman, Hadis N0: 4081; Celâleddin es-Suyûtî, ed-Dürr’ül-Mensûr, c. 6, s. 331-332.

[8] Ebû Ya’lâ el-Mevsilî, Müsned, Hadis No: 4188; Kenz’ul-Ummal, Hadis No: 1782.

[9] Sûre-i Bakara, Âyet 35.

[10] Taberânî, Mu’cem’ul-Evsat, Hadis No: 4410; Celâleddin es-Suyûtî, ed-Dürr’ül-Mensûr, c. 1, s. 231.