ZÜMER SÛRESİ

﴿ اَمَّنْ هُوَ قَانِتٌ اٰنَٓاءَ الَّيْلِ سَاجِدًا وَقَٓائِمًا يَحْذَرُ الْاٰخِرَةَ وَيَرْجُوا رَحْمَةَ رَبِّه۪ۜ قُلْ هَلْ يَسْتَوِي الَّذ۪ينَ يَعْلَمُونَ وَالَّذ۪ينَ لَا يَعْلَمُونَۜ اِنَّمَا يَتَذَكَّرُ اُو۬لُوا الْاَلْبَابِ۟ ﴿٩﴾

9. O halde kâfirler mi hayırlıdır, yoksa geceleyin secde ederek ve kıyamda durarak ibâdet eden, âhiretten çekinen ve Rabbinin rahmetini uman mı? De ki: ″Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu? Bunları, ancak hâlis akıl sahipleri düşünüp öğüt alır.

İzah: Bilip de bilgilerinin gereğini yerine getiren, geceleri secde ederek ve kıyamda durarak, âhiret azâbından korkan ve Rabbilerinin rahmetini uman kimseler, hiç bilme­yenlerle bir olur mu? demektir. Allah’u Teâlâ’nın, Âyet-i Kerîme’de kâfir ile Mü’min arasındaki büyük farka, sual sorarak dikkat çekmesi; hayrın en üst derecesinde olan bir Mü’minle, şerrin en alt tabakasında olan kâfirin arasındaki farkı göstermektir.

Enes Radiyallâhu anhu’dan nakledilen Hadis-i Şerif’te, şöyle buyrulmuştur:

أَنَّ النَّبِيَّ صَلَّى اللّٰهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ دَخَلَ عَلَى شَابٍّ وَهُوَ فِي الْمَوْتِ فَقَالَ كَيْفَ تَجِدُكَ قَالَ وَاللّٰهِ يَا رَسُولَ اللّٰهِ أَنِّي أَرْجُو اللّٰهَ وَإِنِّي أَخَافُ ذُنُوبِي فَقَالَ رَسُولُ اللّٰهِ صَلَّى اللّٰهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ لَا يَجْتَمِعَانِ فِي قَلْبِ عَبْدٍ فِي مِثْلِ هَذَا الْمَوْطِنِ إِلَّا أَعْطَاهُ اللّٰهُ مَا يَرْجُو وَآمَنَهُ مِمَّا يَخَافُ (ت ه عن انس)

Resûlullah Sallallâhu aleyhi ve sellem ölüm hâlindeki bir gencin yanına girmişti. Ona: ″Kendini nasıl buluyorsun?″ diye sordu. O genç: ″Yâ Resûlallah! Allah’tan umuyorum ve korkuyorum″ diye cevap verdi. Bunun üzerine Resûlullah Sallallâhu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: ″Böyle bir yerde kulun kalbinde bu iki duygu birleşmişse, şüphesiz Allah onu umduğuna nâil eder, korktuğundan emin kılar.″[1]

Ayrıca bu Âyet-i Kerîme’de Gece Namazı’nın faziletine de dikkat çekilmektedir. Bu husus Sûre-i Secde, Âyet 16’da da şöyle geçmektedir:

″Onların (gece, ibâdet için) yanları yataklarından uzaklaşır. Rablerine, korku ve ümit ile duâ ederler. Kendilerine verdiğimiz rızıklardan da infak ederler.″

Ebû Hüreyre Radiyallâhu anhu’dan nakledilen Hadis-i Şerifte, şöyle buyrulmuştur:

سُئِلَ أَيُّ الصَّلَاةِ أَفْضَلُ بَعْدَ الْمَكْتُوبَةِ وَأَيُّ الصِّيَامِ أَفْضَلُ بَعْدَ شَهْرِ رَمَضَانَ فَقَالَ أَفْضَلُ الصَّلَاةِ بَعْدَ الصَّلَاةِ الْمَكْتُوبَةِ الصَّلَاةُ فِي جَوْفِ اللَّيْلِ وَأَفْضَلُ الصِّيَامِ بَعْدَ شَهْرِ رَمَضَانَ صِيَامُ شَهْرِ اللّٰهِ الْمُحَرَّمِ (م عن ابى هريرة)

Resûlullah Sallallâhu aleyhi ve sellem’e farz namazlardan sonra en efdal namaz hangisidir? Ve Ramazan ayından sonra tutulan en efdal oruç hangisidir?″ diye soruldu. Buyurdu ki: ″Farz namazlardan sonra en efdal namaz, gece namazıdır. Ramazan ayından sonraki en efdal oruç da, Allah’ın ayı Muharrem’de tutulan oruçtur.″[2]

Yine bu hususta Peygamberimiz Sallallâhu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:

إِنَّ فِي الْجَنَّةِ لَغُرَفًا يُرَى ظُهُورُهَا مِنْ بُطُونِهَا وَبُطُونُهَا مِنْ ظُهُورِهَا فَقَامَ إِلَيْهِ أَعْرَابِيٌّ فَقَالَ لِمَنْ هِيَ يَا رَسُولَ اللّٰهِ قَالَ هِيَ لِمَنْ أَطَابَ الْكَلَامَ وَأَطْعَمَ الطَّعَامَ وَأَدَامَ الصِّيَامَ وَصَلَّى لِلَّهِ بِاللَّيْلِ وَالنَّاسُ نِيَامٌ (ت عن على)

″Cennette öyle yüksek köşkler vardır ki, içerisinden dışarı, dışardan da içerisi görülür.″ Bir bedevî ayağa kalkıp: ″Yâ Resûlallah! Bunlar kimlere ve­rilecektir?″ diye sorunca, buyurdu ki: ″Bunlar, güzel nasihatte bulunan, yemek yediren, oruca devam eden ve insanlar uykudayken Allah için namaz kılanlara verilecektir.″[3]


[1] Sünen-i Tirmizî, Cenâiz 9; Sünen-i İbn-i Mâce, Zühd 31.

[2] Sahih-i Müslim, Sıyam 38 (202, 203).

[3] Sünen-i Tirmizî, Sıfat-ı Cennet 3.