BAKARA SÛRESİ

﴿ وَاِنْ كَانَ ذُو عُسْرَةٍ فَنَظِرَةٌ اِلٰى مَيْسَرَةٍۜ وَاَنْ تَصَدَّقُوا خَيْرٌ لَكُمْ اِنْ كُنْتُمْ تَعْلَمُونَ ﴿٢٨٠﴾

280. Size borçlu olanlar eğer yoksul iseler, onlara kolaylıkla ödeme durumuna gelinceye kadar mühlet verin. Eğer bilirseniz, (verdiğiniz borcu onlara tasadduk ederek) bağışlamanız sizin için daha hayırlıdır.

İzah: Borçluya mühlet veren hakkında Resûlullah Sallallâhu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:

مَنْ سَرَّهُ أَنْ يُظِلَّهُ اللّٰهُ يَوْمَ لَا ظِلَّ إِلَّا ظِلُّهُ فَلْيُيَسِّرْ عَلَى مُعْسِرٍ أَوْ لِيَضَعْ عَنْهُ (طب عن اسعد بن زرارة)

″Her kim, hiçbir gölgenin olmadığı bir gün­de Allah’u Teâlâ’nın kendisini gölgelendirmesini isterse, darda olan borçlusuna kolaylık göstersin veya alacağından vazgeçsin.″[1]

Büreyde Radiyallâhu anhu’dan da şu Hadis-i Şerif nakledilmiştir:

Resûlullah Sallallâhu aleyhi ve sellem‘in: ″Kim darda olana mühlet verirse, ona her bir gün karşılığında onun bir misli sadaka sevabı vardır. Sonra kim darda ola­na mühlet verirse, onun için her bir gün karşılığında onun iki misli sadaka sevabı vardır″ buyurduklarını işittim ve dedim ki: ″Yâ Resûlallah! Senin: Kim darda olana mühlet verirse ona her bir gün karşılığında onun bir misli sadaka sevabı vardır, diye buyurduğunu; sonra da, iki mis­li sevabı vardır, buyurduğunu işittim.″ Resûlullah Sallallâhu aleyhi ve sellem şöy­le buyurdu:

لَهُ بِكُلِّ يَوْمٍ صَدَقَةٌ قَبْلَ أَنْ يَحِلَّ الدَّيْنُ فَإِذَا حَلَّ الدَّيْنُ فَأَنْظَرَهُ فَلَهُ بِكُلِّ يَوْمٍ مِثْلَيْهِ صَدَقَةٌ (حم عن سليمان بن بريدو عن ابيه)

″Onun için, borcun vâdesi gelmeden önce her bir gün için onun bir misli sadaka sevabı vardır. Borcun vâdesi gelip de mühlet verdi­ğinde geçen her bir gün karşılığında da onun iki misli sadaka sevabı var­dır.″[2]

Yine bu hususta Peygamberimiz Sallallâhu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:

مَنْ نَفَّسَ عَنْ غَرِيمِهِ أَوْ مَحَا عَنْهُ كَانَ فِي ظِلِّ الْعَرْشِ يَوْمَ الْقِيَامَةِ (حم عن أبى قتادة)

″Her kim, bir borçlusuna nefes aldırır veya onun borcunu silerse, o kişi mahşer gününde Arş’ın gölgesinde olacaktır.″[3]


[1] Taberânî, Mu’cem’ul-Kebir, Hadis No: 894.

[2] Ahmed b. Hanbel, Müsned, Hadis No: 21968.

[3] Ahmed b. Hanbel, Müsned, Hadis No: 21516.