İSRÂ SÛRESİ

﴿ وَكُلَّ اِنْسَانٍ اَلْزَمْنَاهُ طَٓائِرَهُ ف۪ي عُنُقِه۪ۜ وَنُخْرِجُ لَهُ يَوْمَ الْقِيٰمَةِ كِتَابًا يَلْقٰيهُ مَنْشُورًا ﴿١٣﴾ اِقْرَأْ كِتَابَكَۜ كَفٰى بِنَفْسِكَ الْيَوْمَ عَلَيْكَ حَس۪يبًاۜ ﴿١٤﴾

13-14. Biz, her insanın amelini kendi boynuna doladık ve mahşer günü ona öyle bir kitap çıkarırız ki, amellerinin hepsini açık olarak bulur ve görür.* Ona: ″Kitabını (amel defterini) oku! Bugün hesabını görmek için kendi nefsin sana yeter″ denilir.

İzah: Allah’u Teâlâ, insanoğlunun amelinin kaydedildiğini, gece gündüz bütün yaptıklarının yazılıp tesbit edildiğini ve bunların, mahşer gününde bir kitap hâlinde önüne serileceğini, böylece herhangi bir itiraza imkân kalmayacağını beyan etmektedir.

Bu husus Sûre-i Kıyâmet, Âyet 13-15’te de şöyle anlatılmaktadır:

″O gün insana, önceden gönderdiği ve ertelediği ameller haber verilir.* Doğrusu insan, kendi aleyhine şâhittir.* Hattâ birtakım mâzeretler öne sürse de.

Yapılan amellerin kaydedildiğine dair Resûlullah Sallallâhu aleyhi ve sellem de şöyle buyurmuştur:

لَيْسَ مِنْ عَمَلِ يَوْمٍ إِلَّا وَهُوَ يُخْتَمُ عَلَيْهِ فَإِذَا مَرِضَ الْمُؤْمِنُ قَالَتْ الْمَلَائِكَةُ يَا رَبَّنَا عَبْدُكَ فُلَانٌ قَدْ حَبَسْتَهُ فَيَقُولُ الرَّبُّ عَزَّ وَجَلَّ اخْتِمُوا لَهُ عَلَى مِثْلِ عَمَلِهِ حَتَّى يَبْرَأَ أَوْ يَمُوتَ (حم عن عقبة بن عامر(

Her günlük amel mutlaka mühürlenir (paketlenip göğe yükseltilir). Mü’min hastalanınca, melekler derler ki: ″Ey Rabbimiz! Falanca kulunu sen hapsettin mi?″ Allah’u Teâlâ buyurur ki: ″Ona iyileşinceye veya ölünceye kadar yaptığının benzeriyle mühür vurun (aynı mükâfatı verin).″[1]

Her insanın, iyi ve kötü amellerini kaydeden kirâmen kâtibîn melekleri vardır. Bu hususta Allah’u Teâlâ Sûre-i İnfitâr, Âyet 10-12’de şöyle buyurmuştur:

″Halbuki yaptığınız işleri yazmakla görevli;* kirâmen kâtibîn (değerli ve güvenilir kâtip melekler) vardır.* Onlar, sizin yaptıklarınızı bilir ve kaydederler.

Mahşerde kaydedilen bu ameller, bir kitapta toplanmış olur ve kendi-sine: ″İşte amellerin, oku!″ diyerek verilir. Bu hususta Enes Radiyallâhu anhu’dan şu Hadis-i Şerif nakledilmiştir:

كُنَّا عِنْدَ رَسُولِ اللّٰهِ صَلَّى اللّٰهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ فَضَحِكَ فَقَالَ هَلْ تَدْرُونَ مِمَّ أَضْحَكُ قَالَ قُلْنَا اللّٰهُ وَرَسُولُهُ أَعْلَمُ قَالَ مِنْ مُخَاطَبَةِ الْعَبْدِ رَبَّهُ يَقُولُ يَا رَبِّ أَلَمْ تُجِرْنِي مِنَ الظُّلْمِ قَالَ يَقُولُ بَلَى قَالَ فَيَقُولُ فَإِنِّي لَا أُجِيزُ عَلَى نَفْسِي إِلَّا شَاهِدًا مِنِّي قَالَ فَيَقُولُ كَفَى بِنَفْسِكَ الْيَوْمَ عَلَيْكَ شَهِيدًا وَبِالْكِرَامِ الْكَاتِبِينَ شُهُودًا قَالَ فَيُخْتَمُ عَلَى فِيهِ فَيُقَالُ لِأَرْكَانِهِ انْطِقِي قَالَ فَتَنْطِقُ بِأَعْمَالِهِ قَالَ ثُمَّ يُخَلَّى بَيْنَهُ وَبَيْنَ الْكَلَامِ قَالَ فَيَقُولُ بُعْدًا لَكُنَّ وَسُحْقًا فَعَنْكُنَّ كُنْتُ أُنَاضِلُ (م عن انس)

Biz, bir gün Resûlullah Sallallâhu aleyhi ve sellem’in yanında iken güldü de, ″Neye güldüğümü biliyor musunuz?″ buyurdu. ″Allah ve Resûlü daha iyi bilir″ dedik. Bunun üzerine: ″Kulun, Rabbine olan hitabından!″ buyurdu ve sözüne şöyle devam etti. Kul: ″Ey Rabbim! Sen beni zulümden korumadın mı?″ der. Allah’û Teâlâ da: ″Evet, korudum″ buyurur. Kul da: ″Fakat ben bugün kendime, kendimden başka bir kimsenin şâhit olmasını aslâ istemiyorum″ der. Allah’u Teâlâ: ″Bugün sana tek şâhit olarak nefsin, çok şâhit olarak da kirâmen kâtibîn melekleri kâfidir″ buyurur.

Peygamberimiz Sallallâhu aleyhi ve sellem sözüne devamla buyurdu ki:

″Ağzına mühür vurulur ve diğer organlarına, ″Konuş″ denilir. Onlar kişinin amelini haber verirler. Sonra konuşma hususunda serbest bırakılır. Adam organlarına: ″Yazıklar olsun size! Buradan defolun! Ben sizin için mücâdele etmiştim″ der.[2]

Yine bu hususta Sûre-i İnşikâk, Âyet 7-12’de Allah’u Teâlâ şöyle buyurmaktadır:

″O zaman amel defteri sağ eline verilen kimsenin,* hesabı kolayca görülür* ve ehline sevinçli olarak döner.* Amel defteri arkasından verilen kimse ise,* artık ölmek ister* ve alevli ateşe atılır.″


[1] Ahmed b. Hanbel, Müsned, Hadis No: 16678.

[2] Sahih-i Müslim, Zühd 1 (17).