NAHL SÛRESİ

﴿ وَاَوْحٰى رَبُّكَ اِلَى النَّحْلِ اَنِ اتَّخِذ۪ي مِنَ الْجِبَالِ بُيُوتًا وَمِنَ الشَّجَرِ وَمِمَّا يَعْرِشُونَۙ ﴿٦٨﴾ ثُمَّ كُل۪ي مِنْ كُلِّ الثَّمَرَاتِ فَاسْلُك۪ي سُبُلَ رَبِّكِ ذُلُلًاۜ يَخْرُجُ مِنْ بُطُونِهَا شَرَابٌ مُخْتَلِفٌ اَلْوَانُهُ ف۪يهِ شِفَٓاءٌ لِلنَّاسِۜ اِنَّ ف۪ي ذٰلِكَ لَاٰيَةً لِقَوْمٍ يَتَفَكَّرُونَ ﴿٦٩﴾

68-69. Ey Resûlüm! Senin Rabbin, bal arısına şöyle vahyetti: ″Dağlarda, ağaçlarda ve kovanlarda evler yap.* Sonra her çeşit mahsülden ye de Rabbinin sana kolaylaştırmış olduğu yollardan git.″ Onların karınlarından, içinde insanlar için şifâ bulunan, çeşitli renklerde bal çıkar. Şüphesiz bunda, tefekkür eden bir topluluk için elbette Allah’ın kudretine bir delil vardır.

İzah: Allah’u Teâlâ’nın küçük bir arıya yaptırdığı işi, balı nasıl yaptığını düşünün. Bunu doğrudan arı yapıyorsa; siz arı kadar yok musunuz? Siz de yapın. Arı yapamıyor da; arıya bir ilham oluyor ve öyle yapıyorsa, ona o hâli veren Allah’u Teâlâ’yı düşünün, demektir. Allah’ın kudretinin, ilminin yanında kullar ne kadar âciz kalıyor. O hayvanın öyle bir şey yapmasına imkân yoktur. Arıya bal yaptıran Allah’tır.

Ebû Said el-Hudrî Radiyallâhu anhu şu Hadis-i Şerif’i nakleder:

Resûlullah Sallallâhu aleyhi ve sellem’e bir kişi geldi ve ″Yâ Resûllullah! Kardeşimin karnı ağrıyor″ dedi. Resûlü Ekrem: ″Bal şerbeti içir″ buyurdu. Sonra bu adam ikinci kez bir daha Resûlullah Sallallâhu aleyhi ve sellem’e geldi (ve hastalığın geçmediğini söyledi). Bunun üzerine Resûlü Ekrem yine: ″Bal şerbeti içir″ buyurdu. Sonra üçüncü kez bir daha geldi. Resûlü Ekrem yine: ″Bal şerbeti içiriniz″ buyurdu. Sonra bu adam bir daha geldi ve ″İçirdim (fakat ağrısı yine geçmedi)″ dedi. Bunun üzerine Resûlullah Sallallâhu aleyhi ve sellem:

صَدَقَ اللّٰهُ وَكَذَبَ بَطْنُ أَخِيكَ اسْقِهِ عَسَلًا فَسَقَاهُ فَبَرَأَ (خ ت عن ابى سعيد(

″Allah’u Teâlâ sözünde doğrudur. Fakat kardeşinin karnı yalancıdır. Haydi, yine bal şerbeti içir″ buyurdu. Dördüncü defa içirdi de hastalıktan kurtuldu.[1]

Mü’minlerin emiri Hz. Ali Kerremallâhu veche de şöyle demiştir:

إِذَا أَرَادَ أَحَدُكُمُ الشِّفَاءَ فَلْيَكْتُبْ آيَةً مِنْ كِتَابِ اللّٰهِ فِي صَحْفَةٍ وَلْيَغْسِلْهَا بِمَاءِ السَّمَاءِ وَلْيَأْخُذْ مِنِ امْرَأَتِهِ دِرْهَمًا عَنْ طِيبِ نَفْسٍ مِنْهَا فَلْيَشْتَرِ بِهِ عَسَلًا فَلْيَشْرَبْهُ بِذَلِكَ فَإِنَّهُ شِفَاءٌ أَيْ مِنْ وُجُوهٍ قَالَ اللّٰهُ وَنُنَزِّلُ مِنَ الْقُرْآنِ مَا هُوَ شِفَاءٌ وَقَالَ وَنَزَّلْنَا مِنَ السَّمَاءِ مَاءً مُبَارَكًا وَقَالَ فَإِنْ طِبْنَ لَكُمْ عَنْ شَيْءٍ مِنْهُ نَفْسًا فَكُلُوهُ هَنِيئًا مَرِيئًا وَقَالَ فِي الْعَسَلِ فِيهِ شِفَاءٌ لِلنَّاسِ (ابن كثير، التفسير القران العظيم عن على بن ابى طالب(

Sizden birisi şifâ arzuladığı zaman Allah’ın kitabından bir âyeti bir sayfaya yazsın, o sayfayı yağmur suyu ile yıkasın, karısından onun gönül hoşnutluğu ile bir dirhem alsın, bu dirhem ile bal satın alıp o suyla birlikte o balı içsin. Muhakkak o, şifâdır. Gerçekten bunun şifâ olması birçok yöndendir. Allah’u Teâlâ Sûre-i İsrâ, Âyet 82’de: ″Biz Kur’ân’ı, Mü’minlere şifâ ve rahmet olarak indirdik.″ Sûre-i Kâf, Âyet 9’da: ″Semâdan, mübârek (faydaları çok olan) bir su indirdik…″ Sûre-i Nisâ, Âyet 4’te: ″Kadınlara mehirlerini gönül hoşluğuyla verin. Eğer onlar kendi istekleriyle mehirlerinden size bir şey bağışlarlarsa, onu da gönül rahatlığıyla yiyin″ diye buyurmuştur. Bal hakkında ise, Sûre-i Nahl, Âyet 69’da: ″… Onların karınlarından, içinde insanlar için şifâ bulunan, çeşitli renklerde bal çıkar…″ diye geçmektedir.[2]


[1] Sahih-i Buhârî Muhtasarı, Tecrid-i Sarih, Hadis No: 1922; Sünen-i Tirmizî, Tabâret 29.

[2] İbn-i Kesir, Tefsir’ul-Kur’ân’il-Azim, c. 4, s. 584.