BAKARA SÛRESİ

﴿ فَتَلَقّٰٓى اٰدَمُ مِنْ رَبِّه۪ كَلِمَاتٍ فَتَابَ عَلَيْهِۜ اِنَّهُ هُوَ التَّوَّابُ الرَّح۪يمُ ﴿٣٧﴾

37. Bunun üzerine Âdem, Rabbinden öğrendiği kelimelerle tevbe etti. Allah’u Teâlâ da onun tevbesini kabul etti. Şüphesiz O, tevbeleri çok kabul edendir ve çok merhametlidir.

İzah: Âdem Aleyhisselâm, suçu kendi nefsine buldu ve duâsı kabul oldu. Âdem Aleyhisselâm, Sûre-i A’râf, Âyet 23’te: ″… Ey Rabbimiz! Biz kendi nefsimize zulmettik. Eğer bizi bağışlamaz ve bize merhamet etmezsen, şüphesiz hüsrâna uğrayanlardan oluruz″ diye geçtiği üzere, duâ ederek sürekli üzerindeki lânet tokunun kalkması için Allah’a yalvarıp, Havva annemizi arayarak geziyordu. Bu yıllarca sürdü. Bu şekilde dünyânın her tarafını gezdi ve sonunda Allah’u Teâlâ onu affetti.

Âdem Aleyhisselâm, Resûlullah Sallallâhu aleyhi ve sellem’i vesîle edince, onun hürmetine tevbesi kabul edilmiştir. Bu husus bir Hadis-i Şerif’te şöyle geçmektedir:

لَمَّا اِقْتَرَفَ آدَمُ الْخَطِيئَةَ قَالَ: يَا رَبِّ! اَسْأَلُكَ بِحَقِّ مُحَمَّدٍ صَلَّى اللّٰهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ اِلَّا لَمَّا غَفَرْتَ لِى فَقَالَ اللّٰهُ تَعَالَى: يَا آدَمُ! كَيْفَ عَرَفْتَ مُحَمَّدًا وَلَمْ أَخْلُقْهُ؟ قَالَ: يَا رَبِّ! لِاَنَّكَ لَمَّا خَلَقْتَنِى بِيَدِكَ وَنَفَخْتَ فِىَّ مِنْ رُوحِكَ رَفَعْتُ رَأْسِى فَرَأَيْتُ عَلَى قَوَائِمِ الْعَرْشِ مَكْتُوبًا لَا اِلَهَ اِلَّا اللّٰهُ مُحَمَّدٌ رَسُولُ اللّٰهِ فَعَلِمْتُ أَنَّكَ لَمْ تُضِفْ اِلَى اسْمِكَ اِلَّا أَحَبَّ الْخَلْقِ اِلَيْكَ فَقَالَ اللّٰهُ عَزَّ وَجَلَّ: صَدَقْتَ يَا آدَمُ! اِنَّهُ لَاَحَبُّ الْخَلْقِ اِلَىَّ وَاِذَا سَأَلْتَنِى بِحَقِّهِ فَقَدْ غَفَرْتُ لَكَ وَلَوْ لَا مُحَمَّدٌ مَا خَلَقْتُكَ (ك وابن عساكر عن عمر)

Âdem, Cennetten kovulduğunda hatâsını anlayıp, ″Yâ Rabbi! Eğer beni affetmemiş isen Muhammed Sallallâhu aleyhi ve sellem hürmetine Senden affımı diliyorum″ demişti. Allah’u Teâlâ (ne cevap vereceğini bildiği halde, cevabını da diğer insanların duyması için): ″Yâ Âdem! Ben onu henüz (zâhirde) yaratmadığım halde, sen Muhammed Sallallâhu aleyhi ve sellem’i nasıl tanıdın?″ diye buyurdu. Âdem: ″Yâ Rabbi! Sen beni (kudret) elin ile yaratıp bana rûhundan üflediğin zaman, başımı kaldırıp baktığımda Arş’ın ayaklarında -Lâ ilâhe illallâh Muhammed’un Resûlullâh- yazılmış olduğunu gördüm. İsminin yanına ancak yaratılmışların en sevgilisini koyacağını bildim″ dedi. Allah’u Teâlâ: ″Yâ Âdem! Doğru söyledin, hakikaten Muhammed Sallallâhu aleyhi ve sellem Bana yaratılmışların en sevgilisidir. Onun hürmetine Benden ne istesen sana verirdim. Affını diledin, Ben de seni affettim. Şâyet Muhammed Sallallâhu aleyhi ve sellem olmasaydı, seni yaratmazdım″ buyurdu.[1]

Âdem Aleyhisselâm’ın duâsının kabul edildiği yer Arafat diye bilinen yerdir. Âdem Aleyhisselâm’ın duâsı kabul olunca, Havva annemizle o anda orada buluşmuşlardır. İşte hacıların Arafat’ta toplanıp duâ etmeleri ve orada günahlarının affedilmesi bu sebeptendir.

İblis ise, suçu hâşâ! Allah’u Teâlâ’ya bularak: ″Sen, ezelî olan ilminle benim secde etmeyeceğimi biliyordun, nasıl olacağım sana malûmdu. Bana, bile bile lânet tokunu giydirdin, benim hiçbir kabahatim yok″ dedi. Böylece kabahati kendinde bulmayıp, kibrinden dolayı tevbe istiğfar etmediği için lânet onun üzerinden kaldırılmadı ve affedilmedi. Bu hususta Race’ İbn-i Ebî Seleme Hazretlerinin şöyle buyurduğu nakledilmiştir:

أُهْبِطَ آدم يَدَيْهِ عَلَى رُكْبَتَيْهِ مُطَأْطِئًا رَأْسَهُ وَأُهْبِطَ إِبْلِيسُ مُشَبِّكًا بَيْنَ أَصَابِعِهِ رَافِعًا رَأْسَهُ إِلَى السَّمَاءِ (تفسير ابن ابى حاتم عن رجاء بن ابى سلمة)

″Âdem Aleyhisselâm yere indirildiğinde, mahcupluğundan başı eğik ve elleri de dizleri üzerindeydi. İblis ise indirildiğinde, kibrinden başı göğe doğru kalkık ve parmakları da birbirine geçmiş şekilde idi.″[2]


[1] Hâkim, Müstedrek, Hadis No: 4287; İmam Kastalânî, Mevâhib-i Ledünniyye, s. 13; Rudânî, Cem’ul-Fevâid, Hadis No: 8371; Celâleddin es-Suyûtî, ed-Dürr’ül-Mensûr, c. 1, s. 256.

[2] Tefsir-i İbn-i Ebî Hâtim, Hadis No: 387.