BAKARA SÛRESİ

﴿ فَاَزَلَّهُمَا الشَّيْطَانُ عَنْهَا فَاَخْرَجَهُمَا مِمَّا كَانَا ف۪يهِۖ وَقُلْنَا اهْبِطُوا بَعْضُكُمْ لِبَعْضٍ عَدُوٌّۚ وَلَكُمْ فِي الْاَرْضِ مُسْتَقَرٌّ وَمَتَاعٌ اِلٰى ح۪ينٍ ﴿٣٦﴾

36. Bunun üzerine şeytan, onları (vesveseyle) Cennetten kaydırdı ve oradaki nîmetlerden çıkarıp uzaklaştırdı. Biz de onlara: ″Birbirinize düşman olarak yeryüzüne inin ve sizin için yeryüzünde bir müddet kalma ve (ecelleriniz gelinceye kadar) bir nasip vardır″ dedik.

İzah: İblis, Cennetten kovulmuştu. Cennetin kapısına kadar gelirdi. Fakat görevli melekler kendisini içeri almazlardı. Tavus kuşu ve yılan, Cennetten dışarı çıkmıştı. İblis: ″Cenneti son bir kez göreyim″ diyerek ağlayıp yalvardı ve onlara: ″Zâten siz de Cennetten çıkarılacaksınız, Âdem ile Havva da çıkarılacak″ dedi. Böylece onları kandırdı. İblis, sihirle bir boncuk gibi oldu. Tavus kuşu onu ağzına alıp Cennete götürdü. Allah’u Teâlâ ise bu durumdan haberdardı ve Âdem Aleyhisselâm’ı imtihan için İblis’in bu şeklide Cennete girmesine müsâde etti.

Bu husus Sûre-i A’râf, Âyet 22’de şöyle geçmektedir:

… Rableri de onlara, ″Ben bu ağaçtan sizi nehyetmedim mi? Şüphesiz ki şeytan, sizin için apaçık bir düşmandır demedim mi?″ diye nidâ etti.

Allah’u Teâlâ, bu âyette bildirdiği üzere, İblis’in Cennete tekrar girerek kendilerine vesvese vereceğini önceden haber vermişti.

İblis, Cennette insan sûretine girdi ve Havva annemize: ″Siz şu ağaçtan yemezseniz, Cennetten çıkacaksınız″ diye yemin etti. İlk yalan yere yemin etmek böylece başlamış oldu. Şeytan, Havva annemizi inandırdı. Bu husus Sûre-i A’râf, Âyet 21’de şöyle geçmektedir:

″Şüphesiz, ben size nasihat ediyorum!″ diye onlara yemin de etti.

Hz. Havva, o ağaçtan yedi ve Âdem Aleyhisselâm’a; İblis’in, ″O ağaçtan yemedikleri takdirde, Cennetten kovulacaklarını″ söyleyerek yemin ettiğini ve kendisinin de inanıp o ağaçtan yediğini söyledi. Âdem Aleyhisselâm ondan yese Allah’ın emrine karşı geleceğini, yemese Havva’dan ebediyyen ayrılacağını düşündü. Halbuki yemese bir şey olmayacaktı. O da yiyince ikisinin de üzerindeki elbiseler soyuldu, düştü.

Bu husus Sûre-i A’râf, Âyet 22’de şöyle geçmektedir:

″Böylece şeytan, onları aldatarak menedilen ağaçtan yemeye sevk etti. Onlar, kendilerine menedilen ağacın meyvesinden tattıkları vakit, ayıp yerleri açığa çıktı. Onlar da hemen Cennet yaprakları ile örtünmeye başladılar…″

Rivâyete göre, mahrem yerlerini örtünmek için ağaçlardan yaprak istediler, yalnızca incir ağacı yaprağından verdi. Böylece lânet toku[1] Âdem Aleyhisselâm’a da geldi ve boynuna takıldı.

Bu hususta Resûlullah Sallallâhu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:

خَيْرُ يَوْمٍ طَلَعَتْ فِيهِ الشَّمْسُ يَوْمُ الْجُمُعَةِ فِيهِ خُلِقَ آدَمُ وَفِيهِ أُدْخِلَ الْجَنَّةَ وَفِيهِ أُخْرِجَ مِنْهَا (ن عن ابى هريرة)

″Güneşin doğduğu en hayırlı gün Cuma günüdür. O günde Hz. Âdem yaratıldı. O günde Hz. Âdem Cennete girdirildi ve o günde Hz. Âdem Cennetten çıkarıldı.″[2]

Rivâyet edildiğine göre; Tavus kuşu ve yılan İblis’e yardım ettikleri için, Allah’u Teâlâ onları da Cennetten çıkarıp yeryüzüne indirmiştir. Tavus kuşu, İblis’i ağzında Cennete girdirdiğinden, görüntüsü çok güzel olmasına rağmen Allah’u Teâlâ sesini çirkin yapmıştır. Yılan da, Cennette iken elleri ve ayakları olan bir varlıktı. Allah’u Teâlâ, onu da sürüngen bir varlık hâline getirmiştir. Böylece yaptıkları hatâdan dolayı bunlar da cezâlandırılmıştır.

Yine Âyet-i Kerîme’de geçen ″Birbirinize düşman olarak yeryüzüne inin″ ifadesinden maksat şudur ki; Âdemoğlu ile İblis yeryüzünde kıyâmete kadar birbirlerinin düşmanıdırlar. Bu husus Sûre-i Yûsuf, Âyet 5’te şöyle geçmektedir: ″… Şüphesiz ki şeytan, insan için apaçık bir düşmandır.″

﴿ قُلْنَا اهْبِطُوا مِنْهَا جَم۪يعًاۚ فَاِمَّا يَأْتِيَنَّكُمْ مِنّ۪ي هُدًى فَمَنْ تَبِعَ هُدَايَ فَلَا خَوْفٌ عَلَيْهِمْ وَلَا هُمْ يَحْزَنُونَ ﴿٣٨﴾

38. Biz dedik ki: ″Hepiniz Cennetten inin. Benden size hidâyet (Kitap ve Resuller) geldiğinde, her kim hidâyetime tâbi olursa, artık onlar için hiçbir korku yoktur ve onlar mahzun da olmayacaklardır.″

İzah: Bu Âyet-i Kerîme ile ilgili olarak Resûlullah Sallallâhu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:

قَالَ إِبْلِيسُ لِرَبِّهِ: يَا رَبِّ قَدْ أُهْبِطَ آدَمُ وَقَدْ عَلِمْتُ أَنَّهُ سَيَكُونُ كِتَابٌ وَرُسُلٌ، فَمَا كِتَابُهُمْ وَرُسُلُهُمْ؟ قَالَ: قَالَ رُسُلُهُمْ: الْمَلَائِكَةُ وَالنَّبِيُّونَ مِنْهُمْ، وَكُتُبُهُمْ: التَّوْرَاةُ وَالزَّبُورُ وَالإِنجيلُ وَالْفُرْقَانُ، قَالَ: فَمَا كِتَابِي؟ قَالَ: كِتَابُكَ: الْوَشْمُ، وَقُرآنُكَ: الشِّعْرُ، وَرُسُلُكَ: الْكَهَنَةُ، وَطعامُكَ: مَا لا يُذْكَرُ اسْمُ اللّٰهِ عَلَيْهِ، وَشَرابُكَ: كُلُّ مُسْكِرٍ، وَصِدْقُكُ: الْكَذِبُ، وَبيتُكَ: الْحَمَّامُ، وَمصائدُكَ: النِّسَاءُ، وَمُؤَذِّنُكَ: الْمِزْمارُ، وَمَسْجِدُكَ: الأَسْوَاقُ (طب عن ابن عباس(

İblis, Rabbi Teâlâ’ya: ″Yâ Rabbi! Âdem yeryüzüne indirildi. İnsanlara, Kitap ve Resuller geleceğini biliyorum. Onların Kitapları ve Resulleri nedir?″ diye sordu. Allah’u Teâlâ: ″Resulleri, melekler ve Peygamberlerdir. Kitapları, Tevrat, İncil, Zebur ve Furkân’dır″ cevabını verince İblis: ″Peki, benim kitabım nedir?″ diye sordu. Allah’u Teâlâ: ″Kitabın vücuda yapılan dövmelerdir. Kıraatin şiir, elçilerin kâhinler, yemeğin Allah’ın ismi zikredilmeden kesilen hayvanlar, içeceğin sarhoşluk veren her şey, konuşman yalan, evin hamamlar, avlandığın silahların kadınlar, müezzinin çalgı, mescidin ise çarşılardır″ buyurdu.[3]


[1] Burada geçen ″Tok″ ifadesi, boğaza takılan metalden veya ahşaptan bir cisimdir ki, düşmanlarını aşağılamak için mahkûmlara veya esirlere takılır. Lânet toku diye söylenmesi de, Allah’ın lânetinin onun boynuna geçirilmesi, demektir.

[2] Sünen-i Nesâî, Cuma 4.

[3] Taberânî, Mu’cem’ul-Kebir, Hadis No: 11018.