MÂİDE SÛRESİ

﴿ يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُٓوا اِذَا قُمْتُمْ اِلَى الصَّلٰوةِ فَاغْسِلُوا وُجُوهَكُمْ وَاَيْدِيَكُمْ اِلَى الْمَرَافِقِ وَامْسَحُوا بِرُؤُ۫سِكُمْ وَاَرْجُلَكُمْ اِلَى الْكَعْبَيْنِۜ وَاِنْ كُنْتُمْ جُنُبًا فَاطَّهَّرُواۜ وَاِنْ كُنْتُمْ مَرْضٰٓى اَوْ عَلٰى سَفَرٍ اَوْ جَٓاءَ اَحَدٌ مِنْكُمْ مِنَ الْغَٓائِطِ اَوْ لٰمَسْتُمُ النِّسَٓاءَ فَلَمْ تَجِدُوا مَٓاءً فَتَيَمَّمُوا صَع۪يدًا طَيِّبًا فَامْسَحُوا بِوُجُوهِكُمْ وَاَيْد۪يكُمْ مِنْهُۜ مَا يُر۪يدُ اللّٰهُ لِيَجْعَلَ عَلَيْكُمْ مِنْ حَرَجٍ وَلٰكِنْ يُر۪يدُ لِيُطَهِّرَكُمْ وَلِيُتِمَّ نِعْمَتَهُ عَلَيْكُمْ لَعَلَّكُمْ تَشْكُرُونَ ﴿٦﴾

6. Ey îman edenler! Namaza kalkacağınız zaman, yüzlerinizi ve dirseklere kadar ellerinizi yıkayın ve başlarınızı mesh edin. Ayaklarınızı da topuklara kadar yıkayın. Cünüp olursanız, gusledin. Hasta olur yahut seferde bulunur yahut abdest bozmaktan gelmişseniz yahut kadınlara dokunur (ilişkide bulunur) da su bulamazsanız, (niyet edip) temiz toprak ile yüzlerinizi ve dirseklerinize kadar ellerinizi mesh ederek teyemmüm edin. Allah’u Teâlâ size güçlük vermek istemez. Lâkin sizi tertemiz yapmak ve size nîmetini tamamlamak ister ki, şükredesiniz.

İzah: Hz. Âişe Radiyallâhu anhâ, gerdanlığını ikinci defa kaybettiği seferde, gece susuz bir mevkide konaklamışlar, abdest alma imkânı olmamış ve bunun üzerine bu Âyet-i Kerîme nâzil olmuştur.

Bu hâdise Hz. Âişe Radiyallâhu anhâ’dan şöyle nakledilmiştir:

لَمَّا كَانَ مِنْ أَمْرِ عِقْدِي مَا كَانَ قَالَ أَهْلُ الإِفْكِ مَا قَالُوا، فَخَرَجْتُ مَعَ النَّبِيِّ صَلَّى اللّٰهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ فِي غَزْوَةٍ أُخْرَى، فَسَقَطَ أَيْضًا عِقْدِي، حَتَّى حَبَسَ الْتِمَاسُهُ النَّاسَ، وَاطَّلَعَ الْفَجْرُ، فَلَقِيتُ مِنْ أَبِي بَكْرٍ مَا شَاءَ اللّٰهُ، وَقَالَ لِي:يَا بنيَّةُ فِي سَفَرٍ تَكُونِينَ عَنَاءً وَبَلاءً وَلَيْسَ مَعَ النَّاسِ مَاءٌ، فَأَنْزَلَ اللّٰهُ الرُّخْصَةَ بِالتَّيَمُّمِ، فَقَالَ أَبُو بَكْرٍ:أَمَا وَاللّٰهِ يَا بنيَّةُ إِنَّكِ لِمَا عَلِمْتُ مُبَارَكَةٌ (طب عن عائشة)

Gerdanlığımın kaybolduğu ve ifk[1] ehlinin attıkları iftiralar ile bunu tâkip eden olaylardan sonra yine bir defasında başka bir gazvede Peygamberimiz Sallallâhu aleyhi ve sellem ile birlikte sefere çıkmıştım. Yine gerdanlığım düştü ve insanlar, onu aramak üzere hapsolundu. Bulundukları yerden ayrılamadılar. Ebû Bekir es-Sıddîk bana: ″Kızcağı­zım, her seferde insanlara yük ve ibtila oluyorsun″ dedi. Bunun üzerine Allah’u Teâlâ teyemmümle ilgili ruhsatı indirdi[2] de, Ebû Bekir es-Sıddîk de: ″Ey kızım! Şüphesiz ki, sen çok mübârek birisin″ dedi.[3]

Bu Hadis-i Şerif’ten anlaşılan, Ashâb-ı Kirâm susuz bir mevkide konakladıklarında, Hz. Âişe annemizin gerdanlığı kayboluyor ve Ashâb, onu uzun süre arayınca abdest almakta sıkıntı çekiyorlar. İşte bu sebepten abdesti ve teyemmümü anlatan bu âyet nâzil olmuştur.

İbn-i Abbas, Ebû Mûsâ el-Eş’arî ve İbrâhim en-Nehâi Hazretleri gibi birçok ulemâ, bu Âyet-i Kerîme’de kişi abdestsiz iken namaza kalktığı zaman abdest alması emredilmiştir. Şâyet kişi namaza kalkmadan önce abdestli ise, yeniden abdest alması gerekli değildir, diye açıklamışlardır.

Nûr’ul-Beyan ve Tefsir-i Tibyan’da şöyle nakledilmiştir:

Peygamberimiz Sallallâhu aleyhi ve sellem Mekke’nin fetih günü, beş vakit namazı bir abdestle kılmıştır. Bunun üzerine Hz. Ömer: ″Yâ Resûlallah! Bundan evvel yapmadığın bir şeyi yaptın″ deyince, Peygamberimiz Sallallâhu aleyhi ve sellem: ″Câiz olduğunu beyan etmek için böyle yaptım″ diye buyurmuştur.

Fakat Peygamberimiz Sallallâhu aleyhi ve sellem’in abdestli olmasına rağmen, tekrar abdest aldığı ve bunun mükâfatına dair çok sayıda Hadis-i Şerif nakledilmiştir.

Bu hususta Ebû Esed b. Amr Hazretleri şöyle buyurmuştur:

سَأَلْتُ أَنَسَ بْنَ مَالِكٍ رَضِىَ اللّٰهُ عَنْهُ عَنْ الْوُضُوءِ فَقَالَ كَانَ النَّبِيُّ صَلَّى اللّٰهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ يَتَوَضَّأُ لِكُلِّ صَلَاةٍ وَكُنَّا نُصَلِّى الصَّلَوَاتِ بِوُضُوءٍ وَاحِدٍ (خ عن ابى اسد بن عمرو)

Enes b. Mâlik Radiyallâhu anhu’ya abdest hakkında soru sordum. Bana şöyle dedi: ″Peygamberimiz Sallallâhu aleyhi ve sellem, her bir farz namaz için ayrı bir abdest alırdı. Biz ise bir abdestle birçok namaz kılardık.″[4]

Abdullah İbn-i Zeyd Radiyallâhu anhu’dan nakledilen diğer bir Hadis-i Şerif’te de, şöyle geçmektedir:

تَوَضَّأَ مَرَّتَيْنِ مَرَّتَيْنِ وَقَالَ هُوَ نُورٌ عَلَى نُورٍ (عن عبد اللّٰه بن زيد)

Resûlullah Sallallâhu aleyhi ve sellem, iki defa üst üste abdest aldı ve ″Bu, nûr üzerine nûrdur″ buyurdu.[5]

Bu Âyet-i Kerîme’ye göre Abdestin farzı dörttür: Elleri dirseklerle beraber yıkamak, yüzü yıkamak, Hanefi mezhebine göre başın en az dörtte birini meshetmek[6] ve ayakları topuklarla beraber yıkamaktır.

Sünnet-i Resûlullah üzere abdestin nasıl alındığına dair Hz. Osman-ı Zinnûreyn’nin azat ettiği Humran b. Eban Radiyallâhu anhu’dan şu Hadis-i Şerif nakledilmiştir:

عَنْ حُمْرَانَ بْنِ أَبَانَ مَوْلَى عُثْمَانَ بْنِ عَفَّانَ قَالَ رَأَيْتُ عُثْمَانَ بْنَ عَفَّانَ تَوَضَّأَ فَأَفْرَغَ عَلَى يَدَيْهِ ثَلَاثًا فَغَسَلَهُمَا ثُمَّ تَمَضْمَضَ وَاسْتَنْثَرَ {اِسْتَنْشَقَ} وَ غَسَلَ وَجْهَهُ ثَلَاثًا وَغَسَلَ يَدَهُ الْيُمْنَى اِلَى الْمِرْفَقِ ثَلَاثًا ثُمَّ الْيُسْرَى مِثْلَ ذَلِكَ ثُمَّ مَسَحَ رَأْسَهُ ثُمَّ غَسَلَ قَدَمَهُ الْيُمْنَى ثَلَاثًا ثُمَّ الْيُسْرَى مِثْلَ ذَلِكَ ثُمَّ قَالَ رَأَيْتُ رَسُولَ اللّٰهِ صَلَّى اللّٰهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ تَوَضَّأَ مِثْلَ وُضُوئِى هَذَا ثُمَّ قَالَ مَنْ تَوَضَّأَ مِثْلَ وُضُوئِى هَذَا ثُمَّ صَلَّى رَكْعَتَيْنِ لَا يُحَدِّثُ ف۪يهِمَا نَفْسَهُ غَفَرَ اللّٰهُ لَهُ مَا تَقَدَّمَ مِنْ ذَنْبِهِ (خ م عن حمران بن أبان)

Ben, Hz. Osman‘ın abdest aldığını gördüm. Önce ellerine üç defa su döküp onları yıkadı, sonra üç defa ağzına su alıp çalkaladı. Sonra üç defa burnuna su verip dışarı attı. Sonra üç defa yüzünü yıkadı. Sonra sağ elini dirseği ile beraber üç defa ve sol elini de aynı şekilde yıkadı. Başını ve iki kulağını ve boynunu mesh edip önce sağ, sonra sol ayağını yıkayınca şöyle dedi: Ben, Resûlullah Sallallâhu aleyhi ve sellem’in aynen şu benim abdest aldığım gibi abdest aldığını gördüm ve şöyle buyurduğunu duydum: ″Kim benim abdest aldığım gibi abdest alırsa, gönlünden hiçbir şey geçirmeyerek iki rekat namaz kılarsa, Allah onun geçmiş günahlarını affeder.″[7]

Abdest alınırken misvak kullanmanın sünnet olduğu ve faziletine dair de birçok Hadis-i Şerif nakledilmiştir. Bunlardan birinde Resûlullah Sallallâhu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:

رَكْعَتَانِ بِسِوَاكٍ أَفْضَلُ مِنْ سَبْعِينَ رَكْعَةً مِنْ غَيْرِ سِوَاكٍ (ابن النجار عن ابى هريرة(

″Misvak kullanarak kılınan iki rek’ât namaz, misvaksız kılınan yetmiş rek’ât namazdan efdaldır.″[8]

Hanefi Mezhebi’ne göre, guslün farzı üçtür: Mazmaza (ağza bol su vererek gargara yapmak), istinşak (suyu burundan genzine kadar çekmek) ve bedenin tümünü iğne ucu kadar kuru yer kalmayacak şekilde temizleyip yıkamaktır. Ağız ve burun içi de, aynı vücudun dış azaları gibidir. Dolayısıyla buralarda da hiç kuru yer kalmaması gerekir.

Sünnet üzere gusül abdesti şöyle alınır:

Bir kimse gusül etmek için girdiği banyoda ön ve arkası kıbleye gelmeyecek şekilde durur veya oturur.[9] Şâyet üzerinde varsa meni ve bulaşıklarını ve suyun deriye ulaşmasını engelleyecek şeyleri giderip yıkar. Sonra ön ve arkasını taharet eder, yıkar.[10] Sonra Besmele çekerek Gusül abdesti almaya niyet eder ve namaz abdesti gibi abdest alır.[11] Fakat ağzına bol su vererek gargara yapar ve burnuna verdiğinde de genzini yakacak şekilde çeker. Leğen, küvet gibi bir şeyde yıkanıyorsa ayaklarını yıkamaz, en sonunda banyodan çıkarken yıkar. Fakat su akıp gidiyorsa hemen yıkar. Daha sonra başına üç defa su dökünerek saçını ve sakalını hilaller. Erkeğin saçı belik şeklinde örülmüşse, beliğini çözerek yıkanır. Kadın ise, saçının beliğini çözmese de olur. Daha sonra üç defa sağına, üç defa soluna hâsılı vücudunun her yerine; bir kılın dibi dahi kuru kalmayacak şekilde su dökerek ovalar.[12] Böylece kuru yeri kalmadığına kalbi kanaat getirinceye kadar su dökünür. En son banyodan çıkarken ayaklarına soğuk su dökmek de sünnettendir.

En büyük abdest gusüldür. Gusül abdestinin üzerine normal abdest alınmaz. Bu hususta Resûlullah Sallallâhu aleyhi ve sellem şöyle buyurmaktadır:

مَنْ تَوَضَّأَ بَعْدَ الْغَسْلِ فَلَيْسَ مِنَّا (ش ابن جرير والطحاوى)

″Gusülden sonra abdest alan bizden değildir.″[13]

Teyemmüm hakkında geniş bilgi için de Sûre-i Nisâ, Âyet 43 ve izahına bakınız.


[1] İfk hâdisesi ile ilgili Sûre-i Nûr, Âyet 11-20’ye bakınız.

[2] Sûre-i Mâide, Âyet 6.

[3] Taberânî, Mu’cem’ul-Kebir, Hadis No: 18683; Sahih-i Buhârî, Teyemmüm 12.

[4] Sahih-i Buhâri Muhtasarı, Tecrid-i Sarih, Hadis No: 162.

[5] Kütüb-i Sitte, Hadis No: 3613

[6] İmam Mâlik ve İmam Ahmed b. Hanbel başın tamamının, İmam Şâfii ise sâdece bir parmak dokunmanın farz olduğunu söylemişlerdir.

[7] Sahih-i Buhârî Muhtasarı, Tecrid-i Sarih, Hadis No: 127; Sahih-i Müslim, Tahâre 3, 4.

[8] Râmûz’ul-Ehâdîs, s. 291/13.

[9] Sünen-i İbn-i Mâce, Tahâre 16.

[10] Sünen-i Ebû Dâvud, Tahâre 97.

[11] Kütüb-i Sitte, Hadis No: 3745, 3748.

[12] Kütüb-i Sitte, Hadis No: 3743.

[13] Râmûz’ul-Ehâdîs, s. 415/1. Ayrıca bakınız: Sünen-i Tirmizî, Tahâre 79.